Ha o piç midur?

Babaannemin demansı artık iyice ilerlemişti. Çoğunlukla Gölcük’te babamlarda kalıyordu. Ben de pek düzenli olmamakla birlikte hafta sonları eve gidiyordum.

Kuzenlerle Gölcük’e gitmiştik. Akşam ev epey kalabalıktı. Babaannem bize eski hikayeleri bininci kez anlatıyordu ve biz de her seferinde olduğu gibi gülmekten yerlere yatıyorduk. O sırada telefon çaldı. Babam baktı. Ankara’dan amcam arıyordu. Son zamanlarda babaannemin durumunu öğrenmek arayanlar çoktu. Biz babaannemle karşılıklı hikayelerimize devam ederken babam da verecek iyi bir haber olmadığından morali bozuk bir şekilde amcamla ciddi bir konuşmaya dalmıştı.

 Bir süre sonra hiç durmayan kahkahalarımız babaannemin “Ha o piç midur?” sorusuyla kesildi. Herkes korkuyla birbirine bakıyordu. Herhalde kafa yine gitti diye düşünmeye başladık. Artık sessizlik dayanılmaz hale gelince biri babaanneme ne olduğunu sordu. Babaannem de babamı göstererek tekrar sordu:

Ha o piç midur?

Tanımadın mı babaanne? O senin oğlun.

Olamaz, piçtur o.

Nasıl olmaz babaanne, o senin oğlun.

Yok, yok. Biz burda hep beraber gülüyoz, o somurtuyo. O bizden değildur. Başkasundandur. Kesin piçtur.

Bunun üzerine kendimizi yere atıp tepinerek kahkaha atmaya başladık.