Ay: Haziran 2017
Zenon’un paradoksları
Zenon paradokslarından birine göre atılan ok hedefine varamazmış. Aslında bu paradoks ona mı ait yoksa paradokslarından birine mi benzetmişler bilmiyorum. Tabii ki atılan ok gerçek hayatta planlanan olmasa da hedefine varıyor. Bu paradoksun gerçekleştiğini bildiğim tek ortam rüyalarımdır. Örnek olarak geçenlerde gördüğüm bu rüyaya bakalım.
Rüyamda uçak inişe geçiyor. Aslında inişten önce de garip şeyler oluyor ama paradoksla pek ilgili değil sanırım. Örneğin önümdeki yolculardan biri aradığım kişinin kanatta olduğunu söylüyor. Ben de pencereden dışarı bakıyorum ama kanadın üzerinde kimse yok. Biraz daha aşağıya baktığımda ise kanadın içindeki kişiyi çok net görebiliyorum (Benim rüyam olduğuna göre tabii ki röntgen bakışlarım olacak). Neyse oldukça başarılı bir iniş sayılırdı. Uçak büyükçe bir şantiye girişinde doksan derece sağa dönen bir yolda kocaman bir kum yığınının solunda durdu. Tabii ki uçaktan hemen indik ve bagajları beklemeye başladım. Evet, kum yığınının yanında bekledim, yakınlarda terminal binası filan görünmüyordu. Bagajlar henüz gelmemişti, o zaman bir bagaj arabası alıp geleyim dedim. Uçağın biraz ilerisinde bagaj arabaları vardı ama onlar nedense naylonlara sarılmışlardı ve yerlerinden çıkarılamıyorlardı. O zaman şantiye yolundan aşağı doğru gidip şansımı oralarda deneyeyim dedim. Biraz ilerleyince sol tarafta yukarıya çıkan uzun taş basamaklı bir merdiven gördüm. Merdivenin başında da pek sevmediğim bir tanıdık. Onun da birkaç basamak ilerisinde iki tane tanımadığım adam vardı. İnişten sonra gördüğüm ilk canlılara doğru ilerlemeye başladım.
Tanıdığa yetiştiğimde öndeki adamlarla bir şeyler konuştuklarını duydum ama ne konuştuklarını anlamadım. Ben geldiğimde susmuşlardı zaten. İki adamı da tanımıyordum ama bende bunların karanlık tipler olduğu izlenimi uyanmıştı bile. Tanıdığa bagaj arabası nerede bulabilirim diye sordum. O da kendisinin benimle konuşmasının o iki elemanın hoşuna gitmediğini söyledi. Ben de kendisine ‘Allah belanı versin’ diyerek merdivenlerden aşağıya indim.
Birden panik başladı bende, uçağa doğru gidip bavulum indirilmiş mi diye bakmak istiyordum. O tarafa doğru yürümeye başlayınca karşıdan bir uçuş görevlisinin geldiğini gördüm. Durumu kendisine anlattığımda bana kendisiyle gelmemi söyledi, bana göstermek istediği bir şey varmış. Yürümeye başladığımızda uçaktan uzaklaştığımızı fark ettim ama bana bagaj arabalarının yerini göstereceğine göre bunu problem etmeye gerek yoktu. Sadece umarım yetişirim diye düşünüyordum.
Bir süre sonra karanlık bir depoya geldik. Depoda benden başka yolcular da vardı. Küçük masaların üzerlerinde çeşitli şeyler duruyordu. Görevli bize bunların yolcular tarafından unutulmuş eşyalar filan olduğunu, istediklerimizi alabileceğimizi söyledi. Ben unutulmuş bir adet yaş pastayı yemeye başladım. Ardından bavul arabası bulmaktan ümidimi de kaybettim (evet, pat diye) ve böylece uyanabildim.
Bu paradoksun doruğa çıktığı rüyalar ise okula dönüş rüyalarıdır. Sanırım bunlardan bahsetmeye hiç gerek yok.