Benim zamanımda orantılar ilkokul konusuydu sanıyorum. Bizim çocuklar da yanlış hatırlamıyorsam ortaokulun hemen başında, faiz hesaplarından hemen önce öğrenmişlerdi. Teknik olarak orantı hesaplarını çabuk anlamıştım ama ne zaman doğru orantı, ne zaman ters orantı kullanmam gerektiğini anlamam zaman almıştı. Çocuklara öğretmeyi denerken de aynı zorluğu gördüm. Sanırım ben öğretmeyi denerken anlama kısmına çok takılıp kalıyordum. Aşağıdaki şekilde yaptığım denemeler hiç verimli olmamıştı:
Bir duvarı iki işçi beş saatte boyarsa beş işçi aynı duvarı kaç saatte boyar?
Soruyu okuyan çocuk problem üzerinde hiç düşünmeden sayıları yerlerine koymaya başlıyor. Tabii ki yanlış orantı kurup yanlış bir sonuç buluyor. Burada da durmuyor (aslında duruyor demek daha doğru olabilir) ve sonucun doğru olup olamayacağını da düşünmüyor.
Mantık yürütmeye önem veren biri olarak her seferinde çocuklara sorular sorup doğru yolu bulmalarını sağlamaya çalıştım ama o da işe yaramadı:
+ Bir duvarı, iki işçi mi beş işçi mi daha hızlı boyayabilir?
- İki işçi.
+ Yani işçi sayısı artınca gereken süre azalmalı, değil mi?
- Evet.
+ O zaman hangi orantıyı kullanmak lazım?
- Doğru orantı.
+ Hayır! Tabii ki ters orantı. Doğru orantı biri artarken diğeri de artarsa kullanılır.
Bu mantıksal geçişler henüz o beyinlere göre değildi. Başka bir yol bulmalıydım ama sınava da az kalmıştı. Ben de kısmi bir ezberleme yöntemi olarak çocuklara “eğer soruda şu kelime varsa doğru orantı, şu kelime varsa ters orantı kullanın” diye kendimce kötü bir yol göstermeye başladım. Örneğin duvar mı boyanacak? O zaman ters orantı. Oyuncak mı üretilecek? Doğru orantı. Arada çaktırmadan ufak ufak ipuçları vermeyi de aksatmıyordum ama. “Duvar boyuyoruz, toplam yapılan iş sabit. O zaman ters orantı olur.” Şimdi düşünüyorum da bu konuyu bir daha anlatmaya kalksam bu nedenleri anlatmazdım. Gerçek bir duvar , ya da duvar bulamazsam kağıt boyatırdım. Bir sayfaya belli bir süre içinde aynı kelimeyi defalarca yazdırırdım. Bu şekilde ters ve doğru orantıyı yaşamalarını sağlayabilirdim.
31 Mart yerel seçimleri gösterdi ki buna benzer sorunlar sadece o yaşlarda kalmıyormuş. Nisan ortasına kadar süren yeniden sayımlar sırasında en sıkça paylaşılan iletilerden biri şu şekildeydi (Sayıları ben uydurdum) :
"10 milyon oy bir günde sayıldı, iki haftadır yüzbin oy sayılıyor".
Bu gönderiyi yapanlar heralde şöyle demek istiyordu: “Basit bir doğru orantıyla hesaplarsak yüzbin oy, onmilyonun yüzde biri olduğuna göre, sayımı da bir günün yüzde biri kadar sürmeliydi, yani yaklaşık onbeş dakika. Acaba oralarda nasıl dümenler dönüyor?”
Seçim ve sayım mekanizmaları yeni icat edilmiş bir şey değil, ülkemizde bile uzun zamandır kullanılmakta olan bir şey. Bir sayım ekibinin bin tane oyu iki saatte sayabildiğini varsayalım. O zaman on milyon oyu saymak için yirmibin saate ihtiyaç var. Bu da sekizyüz günden fazla sürüyor. Tabii ki seçimleri düzenleyen insanlar bu sorunun farkında ve basit bir ters orantı kullanarak sayımda çok daha fazla sayım ekibi kullanmayı akıl etmişler. Örneğin ikibin sayım ekibi kullanılırsa bütün sayım on saatte biter. İyi de bu oylar sayım ekiplerine nasıl dağıtılacak? Onun da çözümünü bulmuşlar. Oyları her biri bin oy alan sandıklara atalım ve her sandığın başına bir sayım ekibi koyalım. Yani oylar doğrudan sayım ekibinin ayağına gelsin. Bu işlem sonucunda ikibin adet sandık toplamı elde ettik. Kalan son işlem ise bu toplamları bir merkezde birbirleriyle toplamak ve genel sonucu bulmak. Bu son toplam işlemi de biraz zaman alacaktır ama sonunda bu sayılarla bir gün içinde onmilyon oyu saymak mümkün. Peki daha az oyu saymak neden çok daha fazla sürdü? Çünkü merkezde toplanan yüzbin oy, ikibin değil çok daha az sayım ekibiyle sayıldı.
İstanbul seçmen sayısı onmilyon beşyüzaltmışbin kadarmış ve otuzbirbin kadar sandık varmış. Bu durumda sandık başına üçyüz civarında oy düşüyor. Yeniden sayımlarda da tek bir ekip kullanılmadı. Cumhur ittifakının itirazları durumunda ekip sayısı ikiye düşse de genelde daha fazla ekip kullanıldı, yoksa geçersiz oyların yeniden sayımı çok daha uzun sürecekti. Yukarıda sadece sistemin işleyişini kabaca anlatmak için basit sayılar seçtim.
Kısaca demem o ki, bir şeyin doğru orantı mı ters orantı mı olduğunu anlamak için sistemin işleyişini bilmek gerekiyor. Bunun yaşla ilgisi yok.