Bu sabah ekibin matematikçisi M bizim büroya geldi ve kontrol ekibindeki bir çocuğa programda yardım ettikten sonra hiç beklemediğimiz bir konuya girdi. Yazdıkları programda bizim işimize yarayabilecek bir arayüz fikrinden bahsetti. Şaşırdık çünkü yıllardır istediğimiz en basit arayüzü bile vermemek için elinden gelen her şeyi yapan kişi de ta kendisiydi. Hatta daha da ileri gitti ve kullandıkları framework’ün aslında yeniden yazılması gerektiğini söyledi. Şaşkınlıktan ağzımız açık kaldı, dilimiz tutuldu ve Ali İhsan’ın da dediği gibi algılayamadığımız daha başka şeyler de oldu.
Kendime geldiğimde bu fikri dikkatlice onayladım. Kesin bir tuzak olmalıydı bu. M asla yıllardır savunduğumuz bir şeyi, hatta iki şeyi, kendiliğinden böyle kolayca kabul etmezdi. O framework’ü zamanında tasarlayan ekipte beraber çalıştığım başka bir arkadaş da bunun yenilenmesi gerektiğini, zamanla sistemin çok değiştiğini, bu sırada yeni şeyler öğrendiğimizi filan söyledi. Bu giriş heralde hedeflediğimizden hızlı oldu ki M birden bütün sistemi değiştirmenin mümkün olmadığı konusuna atladı. Fırsatı kaçırdık mı diye endişelenmeye başladım. Bu değişikliğin nasıl yapılabileceği konusunda çözüm önerileri sunduk. Hatta bu işi adım adım yapabileceğimizi, ilk olarak da aradaki haberleşmeyi düzelterek başlayabileceğimizi söyledik. Ayrıca bu adımı başka programlar arasında daha önce yaptığımız için yeterli tecrübemiz de vardı ama M bu öneriyi duyunca hemen imkansız dedi. Kaçan balık bu sefer gerçekten de çok büyüktü.
Yapacak bir şey kalmamıştı. Sustuk. M konuşmaya devam etti. Başka bir sorundan bahsetti. Bu seferki sorun da kullanıcı arabiriminde o an kullanılmayan ayar parametrelerinin gizlenmesi üzerineydi. O an anladım ki derdi kendi programında değişiklik değil de bizim programımızda değişiklik yaptırmaktı. Sorun değildi ama, eğer sonuçta işimize yarayacaksa neden olmasın dedik. Dedik ama bizim de isteklerimiz vardı. Bu değişiklikleri yapmak için ihtiyacımız olan arayüzü bize sunarsan bu sorunu kolayca halledebiliriz dedik. Kendisi bu arayüzü programda tanımlamaya çalışıyordu (aslında bunu programlamak istediğini hiç sanmıyordum ama yine de iyi adımdı en azından) ama kullanıcı arabirimini programlayan arkadaş birer konfigürasyon dosyasıyla bu işi daha kolay halledebileceğimizi söyledi. M nedense buna bile yanaşmak istemedi. Oysa bu çözümde programlama yapmasına bile gerek yoktu.
Yine sustuk. Bunun üzerine başka bir konuya atladı. Sensör verisi olarak kaydetmem gereken önemli verilerden birini tanımlamada nasıl bir sorunları olduğunu anlatmaya başladı. Bu sorunu çözmek için o veriyi çok garip bir formatta sunabileceğini söyledi. Ben de artık istediğim hiçbir şeyi alamayacağımdan emin olduğumdan o zaman ben de o veriyi hiç dokunmadan o formatta kaydedeceğimi, AR-GE elemanları da bu verilerin nasıl kullanılabileceğini sorduklarında onları kendisine (M’ya) yönlendireceğimi söyledim.
Sanırım M’dan arayüz alma hayalimizi artık gömmenin zamanı geldi. Ne kadar gösterirse göstersin bir şey vermeyeceğinden eminim artık. Onu başka türlü zorlamanın yollarını devreye sokmanın zamanı geldi de geçiyor. Yok, yok, zor kullanarak falan değil. Yazılımla!