Hatırladığım en eski korkum karanlıktan korkmamdır. Küçükken tuvalete yalnız bile gidemezdim, her seferinde kardeşimi de kaldırırdım. Artık ayrı ülkelerdeyiz, böyle bir lüksüm kalmadı. Hala geceleri tuvalete giderken yol boyunca ışıkları açarım. İşim bitince de ters sırada ışıkları kapatırım ama şimdi bile bu sırada adımlarımı hızlandırırım.
İlkokul sırasında turşucunun evinden amcam ve komşuları Nuri amcanın bahçelerinde yaptırılan yeni apartmanın üçüncü katına taşınmıştık. İlk kez karanlık merdivenleri olan bir yerde yaşayacaktım. Merdivenlerin ışığı zamanlı otomatik devreyle çalışıyordu, yani ışıkları yaktıktan sonra koşmam gerekiyordu. Işıklar sönmeden düğmeye basmak zamanı uzatıyor muydu bilmiyorum ama her seferinde ara katlardaki düğmelere de basardım.
Bu evde beni merdivenlerden daha çok korkutan bir şey daha vardı. O da bodrumdu. Bodrumun ışığı otomatik değildi. Yani ışığı elle kapattıktan sonra karanlıkta koşmam gerekiyordu. Normal yerlerdeki karanlık korkuma neden olan şey neydi bilmiyorum ama bodrumdan korkmama sebep olan şey dedemin hayaletiydi. Dedem kendimi bildim bileli hastaydı. Gırtlak kanseri. Gırtlağında bir delikle yaşıyordu. Buna yaşamak denirse. O gırtlaktan sürekli iğrendiğim sıvılar çıkardı ve bezlerle temizlenen bu sıvılar yanındaki bir çöp kutusuna atılırdı. Ben uzaktan buna dayanamazken o nasıl dayanıyordu hiç anlayamazdım. Bütün bunlara rağmen ölümü benim için çok ani olmuştu. Dedemin cenazesini de hatırlamıyorum ama benim için ruhu, dedem öldükten sonra kutsal kitaplar ne derse desin bizim evin bodrumuna taşınmıştı. Artık okula giderken ya da okuldan gelirken pasajdan, bahçeden ve bodrumdan geçen, gerçek bir doğru şeklinde olan en kısa yolu mecbur kalmadıkça kullanmadım. Hep B kapısının (donanmanın askeri kapısı) karşısındaki, kaymakamın lojmanının önünden geçen yolu kullandım.
Arada babamla bodruma indiğim olurdu. Kömürü bodruma taşırken ya da babam Cemil abimin PVC kaplama makinelerini yaparken ona yardım etmek için. Aslında yardım ettiğim söylenemezdi. Belki babamdan elektronik öğrenirim diye umuyordum ama ne teorik ne de pratik olarak elektronik öğrenmek kısmetimde yokmuş. Heralde babamın bile anlayamadığı bir durumdu. Ortaokul başından beri hiçbir dersimde bana yardımcı olamayan lise mezunu bu adamın elektronik bilgisi Boğaziçi elektroniği bitirdiğimde bile hala benimkinden çok çok ileriydi.
Yalnızca bir kere mecbur olmadığım halde bodrumda isteyerek biraz zaman geçirmiştim. Kısa bir süre önce amcamların evinde girişteki dolapta kuzenimin erotik dergilerini bulmuştum. Amcamların evi de sürekli açık olurdu. Aşağıda amcamın bakkal dükkanında biri olduğu sürece evde kimse olmasa bile kapı kilitli olmazdı. Ben de sık sık eve gidip gelirdim. Yine bir seferinde evde kimse yokken dolaptan bir dergi alıp okuyabileceğim bir yer aramıştım ve aklıma bodrum gelmişti. Bodrum kimsenin kullanmadığı bir yerdi. Işığı açıp kömürlerin yanında merdivenlerin en alt basamağına oturup dergiyi karıştırmaya başladım. Dergi demek o kadar ilginç gelmişti ki, dedemin hayaleti o gün bodrumda değildi. Birden bahçe tarafından kapının açıldığını duydum. Dergiyi kömürlerin üzerine atmaktan başka bir hareket yapamadım, donup kalmıştım. Pasajda kuaför dükkanı olan İlknur abla yanımdan geçti. Önce bana, sonra kömürlerin üzerindeki dergiye bir göz attı ve sonra bana gülümseyip devam etti. Ondan sonra ne olduğunu tam hatırlamıyorum ama dergiyi götürüp dolaba geri koydum sanıyorum. Orada bırakmamışımdır heralde. Eve de götürmemişimdir. Evet, evet, dolaba geri koymuş olmalıyım. Bodrumla ve dolayısıyla dedemin ruhuyla ilgili hatırladığım son anım da budur.
Bu yaşa geldim, hala yalnızken karanlıktan korkarım. Yalnız uyurken kabuslar görürüm ya da kabus görmekten korkarak uyuyamam. İlginçtir, kabuslarımda dedemi değil de babaannemi görürüm, oysa onunla ilgili çok ve güzel anılarım vardır. Belki de bir bahane bulup cenazesine gitmediğim için kendimi cezalandırıyorumdur ya da nasıl olsa korkacağım, bari sevdiğim biri korkutsun diye çabalıyorumdur.
Bana yapacakları şeyleri korkarak düşündüğüm o kadar şeye rağmen doktorlara, dişçilere gidiyorum ama bu basit korkumu belki tedavi edebilir diye bir psikoloğa gitmeyi şimdiye kadar hiç düşünmedim. İleride de gideceğimi sanmıyorum. Yoksa ben bu korkuyu seviyor muyum? Yok ya, o kadar da manyak değilimdir.