Wiesel (Blue Brixx)

Çocuklara bu Noel’de Lego muadili olan Blue Brixx setlerinden bir tane aldım ve bugün montajını bitirebildim. Wiesel adlı bir Alman panzeri. Anladığım kadarıyla bu modeli yapan firma Xingbao ve parçalar Blue Brixx’ten. Model üzerinde altı yaş üstü için uygun yazıyordu ve neden olmasın dedim.

Altı yaş üstü elli yaş üstünü kapsamıyormuş ama. Kılavuzdaki ilk adım için rahat onbeş dakika harcadım. Parçalar numaralandırılmış küçük poşetlerde duruyordu ve ilk adımda 1 numaralı paketle başlayın diyor. Güzel dedim ama 1 numaralı altı adet paket var ve kılavuzda da bunun böyle olduğu yazıyor.

Aradığım parçaların olabileceği ilk torbayı kabaca seçip bir kaba döktüm ve doğru parçaları bulmaya çalıştım. İki tanesini buldum ama üçüncüyü bulamadım. İkinci bir 1 numaralı torbayı daha açtım ve kaba boşalttım. Bu sefer de parça sayısı çok olduğundan doğru parçayı bulmak zaman almaya başladı. Ayrıca kılavuzdaki parça resimleri de küçük olduğundan görebilmek için telefonun el feneri modunu da epey kullanmam gerekti. Zamanla panzerdeki parçalar arttı ve kaptakiler azalmaya başladı, dolayısıyla parça arama zamanı da azaldı.

Bazı parçalar takıldığı yerden bir kere çıkarılınca tutuş gücünü epey kaybetti. Bunun dışında sonuç fena değildi bence. Birkaç parçanın gevşekleşmesi yüzünden çok oynanabileceğini sanmıyorum ama vitrinde güzel duracaktır.

Görüldüğü gibi modelde iki değişik top kısmı var. Bunlar kolayca değiştirilebiliyor.

Hades (PS4)

Bugün sonunda Hades’i bitirebildim. İlginç bir oyundu. Karakter her öldüğünde oyun en baştan başlıyor. Normalde çok sinir bozucu bir özellik bu ama ölen karakter her seferinde daha da güçleniyor. Dolayısıyla bir süre sonra oyun nasıl olsa bitecek güveniyle oynanıyor. Altmış kere öldükten sonra yeterince güçlenmeyi başardım anlaşılan. Bir de son oyunda oldukça iyi özellikleri kombinleyebildim ve bölüm sonu rakipleri bile oldukça kolay oldu. Oyunda görmediğim ve bitiremediğim bir sürü alt görev kaldı hala ama devam edeceğimi sanmıyorum açıkçası. Biraz daha kaliteli bir candy crushla zaman geçirmek isteyenler için tavsiye edebileceğim bir oyun oldu.

Altıgenler (Bilmece)

Bu bilmece de Technoseum müzesinden geliyor. Aşağıdaki altıgen şekillerini kullanarak daha büyük bir altıgen yapmamız isteniyor. Birbirine temas eden kenarların aynı renkte olması gerekiyor.

Altıgen aşağıdaki gibi olacak ama tabii ki burada kurala uyulmamış.

Müzede, en üstteki resimdeki alttan ikinci sırada sağdaki parça masaya sabitlenmiş durumdaydı.

Doom Eternal (PS4)

2023 yılı sonunda epey yorulmuştum. Biraz kafamı dağıtmak için çocukların konsolunda oyun oynayayım dedim. Seçenekler arasında Doom Eternal da vardı. Gençliğimin oyunu ne de olsa deyip oynamaya başladım. Tabii ki en kolay zorluk seviyesinde. Grafikleri ve müziği çok başarılı buldum. Benim sorunum ise oyunun oynanışındaydı. Savaşlar benim için çok zordu. Bulabildiğim tek yöntem sürekli hareket halinde kalıp yapay zekanın çok güçlü programlanmamış (kasıtlı olarak yapılmış tabii, aksi durumda imkansız bir oyun olurdu) olmasının avantajından faydalanmaya çalışırken şansımın yaver gitmesini beklemek oldu. Bana daha da zor gelen ise akrobatik hareketler isteyen bulmacalardı. Artık yaşlandığımdan göz, el, beyin koordinasyonum da haliyle daha zayıftı ve bazı hareketlerde inanılmaz zorlandım.

Oyunu birkaç yerde bırakmayı düşündüm. İlk olarak level sonu olarak doom hunterla mücadele kısmında. Onu yaklaşık yarım saat kaçak dövüşerek öldürmeyi başardım. Daha sonra marauder ile ilk karşılaşmada da bu sefer kesin bırakıyorum dedim. Onu da kaçak dövüşüp yine şansa yenmeyi başardım. En son Khan Myker’da oyunu bıraktım ama. Belki yine uğraşsam, şansım da olsa onu yenebilirim ama bir yerden sonra oyunun bu zorluğu insanı bıktırıyor. Yaşlanınca en kolay yaptığımız şey ise vaz geçmek oluyor.

Oyunda hile kodlarının levelı bitirdikten sonra aktifleştirilebilmesi hiç beğenmediğim bir özellik oldu. Bu durumda benim gibi pes edenler hikayenin sonunu da kızıp merak etmeyebiliyor. Bu da hikayeyi yazan elemana yazık belki ama oyun ekibinin kararı ne de olsa. Diğer beğenmediğim özellik de controller kullanımının çok karmaşık olmasıydı. Bunu insanlar oynayacak ya, ona göre oyun yazın arkadaşlar!

Oyun hikayede belli noktalara ulaşıldığında kendiliğinden kaydediyor. Bir yerde iyi bir hareket bu. Aksi durumda oyuncu bazen yanlış bir yerde kaydedip kendi ayağına sıkabiliyor ama benzer bir durum daha küçük bir ihtimalle bu çözümde de mümkün. Bu çözümün bir başka komik yan etkisi de, böyle bir kayıt noktasından hemen sonra zor bir akrobasi sahnesi varsa orayı defalarca deneyip sonunda öldüğümüzde bu sefer daha uzun bir yükleme sonrasında aynı yerden oyuna devam etmek oluyor. Bence bu çok rahatsız edici bir tasarım hatası. Aynı rahatsızlık yine böyle sık sık yüklenmesi gereken zor yerlerden önce bir video sahnesi varsa da oluyor. Aynı şeyi defalarca seyretmek ya da atlamak zorunda kalmak çok can sıkıcı.

Sonuçta güzel bir oyunun oynanabilirliği kasten sakatlanmış diye düşünüyorum ve bu oyunu sadece buna hazır olan oyunculara tavsiye edebiliriyorum.

Technoseum (Mannheim)

Yakınlarda bulunan çok sevdiğim bir müzedir Technoseum. Sevdiğim özelliklerinden birisi sadece teknik müzel değil, aynı zamanda bilimsel bir müze olmasıdır. Yani fizik alanında bazı temel deneyler de yapılabilir burada. Deneyleri çok sevdiğimden birkaç yılda bir bu müzeye giderim.

Geçen hafta sonu müzeye Ümit’le beraber gittim. Mannheim istasyonundan yürüme 25 dakika kadar mesafede ama 6A tramvay hattı müzenin çok yakınından geçiyor. Müzeye gitme amacım bir iki deney, oyun fikri elde etmek ve birkaç film çekmekti.

Müze turu en üst kattan başlıyor. Noel öncesi olduğundan çok kalabalık değildi müze ve şansa en üst katta yine karton modelcilerin sergisi vardı.

Sergideki bir kadından bu hobi üzerine bilgiler aldım. O gün sergilenen eserleri bu forum linkinde görebilirsiniz:

https://www.kartonbau.de/forum/thema/46925-kmb-2023-im-technoseum-mannheim/

Tarım araçlarının sergilendiği koridordan sonra ilk büyük salona geldik. Burada mekanik, optik ve astronomi alanlarında eserler ve deneyler sergileniyordu. Çektiğim bazı deney filmlerinin youtube linklerini buraya koydum. Girişteki ilk deney palanga ve makaralar üzerineydi. Bu deneyde gösterilen şey makara ve palanga sistemiyle bir ağırlığı daha az kuvvet uygulayarak hareket ettirmenin mümkün olması ama tabii ki hedef çocukların bunu ölçmesi değil sezmesi. Eğer ölçmeye kalkışılırsa yapılan işin değişmediği de (çünkü yükü aynı miktarda yukarı kaldırmak için daha çok ipin daha az kuvvetle çekilmesi gerekmekte) görülecek ama bu fikir çocuklar için hiç de ilginç bir şey değil. Zaten orada yük olarak kullanılan 20 kiloluk çuvallar da çocukların ilgisini kaçırmaya en baştan yetiyor. Buna karşın bu deneyin hemen yanıbaşındaki başka bir deneyde yük olarak çocuklar kullanılabiliyor ve çocuklar bunu çok seviyor.

Bir başka mekanik deneyi de sarkaçlardı. Bu deney düzeneğinde çocuklara sarkacın periyodunun neye bağlı olduğu soruluyordu. Seçenekler de sarkacı oluşturan ağırlık ve sarkacın uzunluğu. Deney masasında bir adet kronometre olmasına rağmen bozuk olduğundan bununla geçerli bir ölçüm yapmam kolay değildi. Ölçüm yapmak çocuklar için zaten eğlenceli olmadığından kimse bu kronometrenin eksikliğini de hissetmedi. Aşağıda dört kat yavaşlatılmış videoda sarkacın periyodunun ağırlığa değil de uzunluğa bağlı olduğunu görebiliriz.

İki adet optik deney istasyonu vardı. Birinde içbükey ve dışbükey merceklerle prizma, diğerinde de küçük aynalarla kompleks aynalar sistemi yapma imkanı vardı. Merceklerle normal ışık kullanılırken, aynalarla lazer kullanıldığından ayna deneylerinin sonuçları daha net görülüyordu. Çocuklar bu istasyonlarla da pek ilgilenmediler. Belki de bu istasyonlarda çok temel ve soyut özelliklerin gözlemlenmesinden ötürü ilgi daha azdı. Işığın izlediği yolu görmek güzel ama oluşan görüntünün daha küçük mü büyük mü olacağı hakkında bir fikir üretmeye yetmeyen bir görsellikti bu. Aynı salonda tarihi mikroskoplar, teleskoplar sergilenirken merceklerin bu özelliklerinin gösterilememesi bence büyük bir eksiklikti.

Dönen cisimlerle ilgili deneyler de benim hep ilgimi çekmiştir ama çocuklar bu alanda da çok seçici. Deney eğlenceli olmalı, yani çocukça bir şaşırtıcılığı olmalı. Aşağıda dönen cisimlerle ilgili çektiğim bazı videolar var. Benim ilgimi çekenler çocukları hiç ilgilendirmedi ve benim daha anlamsız bulduklarım (anlaşılması daha zor olanlar) çocukları kendilerine mıknatıs gibi çekebildi.

Bu konudaki ilk deney merkezkaç kuvvetinin dönen bir sıvıdaki gözlemiydi. Tahmin edersiniz ki bu çocukların çok hoşuna giden bir deneydi.

Bu da deneyden çok çocukları eğlendirmek için koyulmuş bir oyuncak. Burada olan şeyi çocuklara anlatmak hem mümkün değil hem de gereksiz. Çocukları tek rahatsız eden şey bence topların deliğe düşmek için çok uzun zamana ihtiyaç duyması. Çocuklar beklemeyi sevmiyor.

Çocukların çok beğendiği bir başka deney de doğrusal hareket eden cisimlerin döner bir tabla üzerinden geçerken gösterdiği davranışlardı. Çocuklar bu olayların ne demek olduklarıyla ilgilenmiyordu, sadece eğlenceli olup olmadığına bakıyorlardı.

Bir sonraki deney de aynı kütledeki ve benzer şekildeki iki cismin aynı yolu farklı zamanlarda alabilmesi üzerineydi. Kütlenin cisimlerdeki dağılımı cisimlerin hareketlerini etkileyebiliyor ama bu hiçbir çocuğun umrunda değildi.

Çocuklardan daha çok benim ilgimi çeken deneylerden birisi de açısal momentumun korunmasıyla ilgiliydi. Deneyin ana kahramanı dönen bir tekerlek. Tek başına hiç ilginç değil ama bu tekeri dönebilen bir tablanın üzerine koyduğumuzda ilginç şeyler olmaya başlıyor. Teker dönmeye başladıktan sonra tekerin yönünü değiştirdikçe üzerinde bulunduğu tabla da dönmeye başlıyor ve tekerin dönüş yönüne göre kendi dönüş yönünü de değiştiriyor. Bence bu çocuklar için büyük bir deney, yani çocuğa göre çok büyük bir aparat. Büyük ihtimalle çocuk o mesafede neler olduğunu doğru göremiyor.

En alt katta da elektrik ve manyetizma üzerine deneyler vardı. Burada sadece elektrikle lamba yakma deneyleri çocukların dikkatini çekti. Deney düzeneklerinde lambalar üzerinde düşen voltaj ve lambalardan geçen akımlar da gösteriliyordu ama bunlar çocuklar için hiçbir anlama gelmiyordu. Benim bu katta en çok ilgimi çeken deney düzeneği ise manyetik alan çizgilerini göstermek için kullanılan bir sürü mini pusuladan meydana gelen aparattı. Yalnız bu sefer fark ettim ki bu aparat da yeterli değildi. Manyetik alan çizgileri değiştiğinde insan tek tek pusulalara konsantre olabiliyor ama büyük resim o kadar çabuk görünmüyor maalesef. Bu deneyin daha etkili olması için görsel etkinin insan beyninde daha hızlı oluşturulması gerekecek gibi.

Müzenin en altında küçük bir odada herkesten saklı bu istasyon ise benim buraya asıl gelme nedenimdi. Bu bir sis odasıydı. Belli alkol ve hava dolu bir kapta yüklü taneciklerden oluşan radyasyonu izlemek için kullanılan bir aparat. Videodaki birkaç santimetre uzunluğundaki kısa kalın izler büyük ihtimalle alfa bozunumlarına işaret. Daha uzun ve ince izler de beta ışınımları (elektron ya da pozitron) olmalı.

Bunların dışında çocukların ilgilendiği deneylerden bazı fotoğraflar da çektim. Şimdi de biraz bunlardan bahsedeyim.

Bu statik deneyinde, küçük parçaları masa üzerinde işaretli yerlere yerleştirdikten sonra masanın arka tarafını yukarı kaldırınca bir köprü kurmaya çalışılıyor. Bu köprü yıkılmazsa problem çözülmüş oluyor.

Bu deneyde nehrin iki kenarını birleştiren bir köprü yapılmakta. Deneyin yanında bunun çözümünün matematiksel açıklaması da verilmiş ama çocuklar bununla hiç ilgilenmediler ve doğrudan deneysel bir çözüm arayışına girdiler.

Yine nehir üzerinde başka bir köprü kurma deneyi.

Basit elektrik deneyleri de çok ziyaretçi çekti.

Müzede sadece fizik deneyleri yoktu tabii ki ama bu yazı epey uzun olduğundan kalan kısmı başka yazılarda anlatmayı düşünüyorum.