Elden Ring (PS4)

Bu oyunu Serkan’ın tavsiyeleri ve ısrarları üzerine oynadım. Daha baştan bu oyun için çok yetenekli olmadığımı biliyordum. Bundan önce Dark Souls oynamıştım ve oyunu anca aşırı güçlenerek bitirebilmiştim. Bunda da aynı stratejiyi kullanabilirim diyerek plan yaptım ve sonuçta planım tuttu. Tabii ki neredeyse aylar süren bir oyundan sonra.

Oyunun grafikleri oldukça başarılı. Oynanışı da fena değil. Sadece controllerda beni zorlayan bazı durumlar vardı. Örneğin ekipman seçimi her durumda kolay olmuyordu. Kaçarken iyileştirme bu seçimleri yapmak beni en çok zorlayan sorunlardan biriydi. Bir diğeri de tabii ki reflekslerim eskisi gibi değil artık. Bu yüzden uzun süren dövüş sahnelerinde her zaman zorlandım. Mimic tear da olmasa heralde hiç oynayamazdım bu oyunu.

Oyun genel anlamda zor bence ama her büyük rakip için sanki bir kolaylık düşünülmüş gibi. Bunlar uygulandığında o kadar da zor olmuyor. Bir de hemen hemen sınırsız güçlenme şansınız var. Bunun önündeki tek engel zaman. Onu da dert etmezseniz oyunu bitirmek kolay.

Oyunu bu sabah sonunda bitirebildim. Fakat bitirdiğimin farkına varmadığımdan oyunun son sahnesini atladım ve ne yazık ki bunun geri dönüşü de yok. Evet, oyunda pek sevmediğim özelliklerden biri bir yeri kaydedip ondan sonra farklı kararları deneme şansınız yok. Verilen bir kararın genelde geri dönüşü olmuyor. Neyse, oyun bitti sonuçta. Oyunu, iyi grafikli, fantastik öğelerle dolu zorca bir oyundan hoşlanan herkese tavsiye ederim.

Revell Darth Vader’s Tie Fighter (03602)

Basit seviyeli ucuz bir model ararken bunu buldum. Diğer küçük modellerdeki gibi dokununca kırılacak ya da tutulamayacak kadar küçük bir parça yoktu içinde. Bu bakımdan çok hoşuma gitti. Boyaması da benim olmayan yeteneklerime göre kolay sayılırdı. Parçaları yapıştırma sırasında da ciddi bir sorun çıkmadı, her şey yerine iyi oturdu diyebilirim.

Kolay, ucuz bir model yapmak isteyenlere tavsiye edebilirim.

Mannheim sarayı

Geçen haftasonu uzun zamandır gitmeyi planladığım Barok saray adıyla da tanınan, Mannheim sarayına gittim sonunda. Geçenlerde yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle bakımda olan ana salon dışında hemen hemen her yer ziyarete açıktı.

Turun başlangıcında merdivenlerden üst kata çıkınca dört adet tavan süslemesiyle karşılaşıyoruz ama tamiratlar nedeniyle sadece iki tanesinin fotoğrafını çektim.

Saraydaki süslemeler genelde mitolojik sahnelerden meydana gelmekteydi.

Birinci kattaki odalarda süsleme olarak çoğunlukla yine mitolojik sahnelerin sunulduğu duvar halıları mevcuttu.

Birinci katın bir odasını Mannheim’ın klasik müzik alanındaki önemine ayırmışlar. Kontun kendisi de müzikle ilgili biriymiş. Bu odada o dönemden kalma kemanlar, viyolalar ve bir de viyolonsel sergilenmekte. Bunların yanında tahta koltuklar konulmuş ve her koltukta, odada ödünç alınabilen kulaklıkların takılabildiği yerlerden Mannheim ve klasik müzikle ilgili bilgiler ve örnek müzik parçaları dinlenebiliyor. Kulaklıkla işimiz bitince temizlenmesi için başka bir askıya geri bırakıyoruz.

Zemin katta ise bilimsel kolleksiyonlara yer verilmiş. Çok ilginç kitaplar ve fosiller burada sergileniyordu.

Kutup ayısı

Tek boynuzlu atlar

Antropoloji kitabı

Yine aynı katta sarayda, yerel üreticilere yaptırılmış porselenler de sergileniyor.

Sarayın dünya savaşında bombalardan zarar görmemiş tek odası prensesin kütüphanesiymiş. Oda hala orijinal halinde olduğundan gezmemize izin verilmiyor ama sanal gerçeklik gözlükleriyle içeride dolaşıp bilgi almak mümkün.

Dışarıdan bakıldığında çok daha büyük görünmesine rağmen bir günde rahatlıkla gezilebilecek bir saraydı. Rehberle de gezilebilir ama girişte yüklenen bir uygulama ile cep telefonları da bu iş için yeterli olacaktır. Müzecilik açısından ilginç çözümlerin denendiği bir saray ama. Sanar gerçeklik gözlükleri, kulaklıkla dönemin müziklerinden örnekler ve en basitinden tavan süslemelerini daha rahat görebilmek için aynaların hazır tutulması daha önce görmediğim yöntemlerdi. Yolu Mannheim’a düşenlere bu sarayı gezmelerini tavsiye ederim.

Yapay zekaya kod yazdırma deneyim ve bana düşündürdükleri

Geçen hafta Ümit’in üniversitede bir ödevi vardı. Simplex metodunu python diliyle programlamaları gerekiyordu. Programlanacak fonksiyonların hepsi açıklamalarıyla verilmiş ve en sonunda da bu fonksiyonlar kullanılarak simplex metodu programlanacaktı. İstenen fonksiyonlar da baz seçimi, ftran, btran, pricing gibi fonksiyonlardı ve arama motorlarında yapılan aramalarda kolay kolay çıkmıyorlardı. Simplex metodunu arattığımda, hatta btran ya da ftran gibi kavramları da aramada kullandığımda hemen hemen her seferinde sadece klasik tablo yöntemini bulabildim. Elimizde hocanın ders notları vardı ama onları anlamak için epey zaman harcamam gerekecekti. Bir de Ümit programlamada yeterince iyi olmadığından o kısmı da büyük ihtimalle kendi yapamayacaktı ve ödevi zamanında teslim edememe şansı yüksekti.

Bu ortamda programı gemini’a verdim. Şu fonksiyonları programla dedim ve program açıklamalarına bakarak ilk bakışta işe yarayabilecek kodlar üretti diyebilirim. Arada ufak bir anlaşmazlık da yaşadık ama. Gemini sınırlı uzunlukta cevap verdiğinden fonksiyonları tek tek yazmasını istemek zorunda kaldım. Yoksa kendisi programı yazdığını sansa da programın yarısı ekranda gözükmüyordu.

Sonra fonksiyonları Ümit’e verdim ve hepsini test et dedim, bu yapay zekanın her dediğine güvenmemek lazım diye de ekledim. Buraya kadar elimizde çalışma şansı olan ama test edilmemiş bir program vardı ve bu iş için neredeyse hiç zaman harcamamıştık. Üretim hızı çok iyi gözüküyordu.

Sonra kendime başka sorular sormaya başladım. En basit soru tabii ki bu ödevin amacı neydi? Ümit’in simplex metodunu ve bu metodu python ile programlamayı öğrenmesiydi ve açıkçası bunu öğrenmeyi denemedik bile. Peki elimdeki kodla ilgili herhangi bir soruyu cevaplayabilir miydim? Yani kodu anladım mı? Buna da cevabım hayırdı. Kodu anlamak için hocanın notlarını anlamaya çalışmam gerekiyor ve ben bu notları anlamamak için kodu yapay zekaya yazdırdım zaten. Peki ya testlerde sorun çıkarsa ve kodu düzeltmem gerekirse? Kodu anlamadan bunu nasıl yapacağım? Tabii ki yapamayacağım.

Kısaca yapay zekayı kullanarak bu tür problemlerde sadece üretimi hızlandırabildim ama bu işin bana hiçbir katkısı olmadı. Bana katkısı olmadığı gibi, benim de duruma ne şimdi ne de gelecekte (durumu değiştirmediğim sürece) bir katkım olamayacak. Bu yüzden piyasada yapay zeka ile üretiminizi beş kat, on kat artırın reklamlarına çok mesafeli yaklaşıyorum. Eğer bu üretimde beynimin de önemi varsa bu sayılar çok abartı bence. Beynim yaptığım işi beş kat, on kat hızlı anlayamayacaksa o zaman gerçekte aldığım verim o kadar fazla olmayacaktır. Ortada anlaşılacak bir şey yoksa o zaman kabul ama.

Tabii buradaki durumu azcık değiştirirsem yapay zekanın faydalarını saya saya bitiremem. Mesela yazmak istediğim kodu anladığım durumlarda önemli olan şey birden üretim hızı olacaktır. Bunun için de yardımcı her fonksiyonu seve seve kullanırım . Belki de kullandığım programlama ortamı bunu bana şimdiden sunuyordur ve ben bunun farkında değilimdir.

Yapay zekayı mesleğim dışındaki alanlarda kullanmaya alışmam ise kolay oldu. O alanlarda belki de pek büyük hedeflerim olmadığından bu kararı vermekte hiç zorlanmadım. Mesela yapay zekaya değişik kompozisyonlarda resim hazırlatıp onları çizmeye çalışıyorum. Ya da enstrümantal müzik besteletip bunları çalmaya çalışıyorum.

Yapay zeka ileride hayatımıza çok daha fazla ve başarılı bir şekilde girecek. Bu değişimdeki en önemli faktörlerden biri de onu nasıl kullanmak istediğimiz olacak. Eğer imkanım olursa yapay zeka satıcılarının anlattıklarından çok kendi ihtiyaçlarıma göre karar vermeyi düşünüyorum. Bunun için de yapay zekadan uzak durmak yerine onunla haşır neşir olmaya devam edip, hem onu hem de kendi ihtiyaçlarımı daha iyi tanımam gerekiyor.

Revell X-wing Fighter (03601)

Geçen gün kütüphaneye gittiğimizde oyuncakçıya da uğramıştık. Orada tank ister misin diye sorduğumda Nuri büyük şeyler seçmek istedi ama ucuz bir şey seç dedim. O da X-wing Fighter’ı seçti.

Maketin güzel tarafı kısa sürede yapılabilmesi. Çok fazla yağıştırılacak parça yoktu. Boyaması da kolay sayılırdı ama gövdeyi birleştirmek ve bir iki tane minnacık çıkartma çok zorluk çıkardı. Gözlerimin görmemesi ve ellerimin de bu kadar küçük parçayı tutamaması işi daha da zorlaştırdı ama yine de yaparken eğlendim. Dün son parçayı da yapıştırdım ama bu sabah temizlikçi anlaşılan maketi yere düşürmüş ve ince parçalarından ikisi yamulmuş. Kırılmaları, hem de Nuri’nin elinde, fazla zaman almaz bence.

Yine de böyle hobilerle uğraşmak çok eğlenceli. Keşke üretici firmalar bunları yapmak için daha çok kolaylık sağlasa. Mesela çıkartmaların bu kadar çetrefilli olmasına gerek yok bence. Ya da minicik parçalar önceden boyanmış üretilebilir bence. Tabii bunlar benim oldukça beceriksiz olduğum bir alandaki yorumlarım. Önemli olan iyi zaman geçirmek ama. O zaman maketlere devam tabii ki.

Darksiders Warmastered (PS4)

Sonunda bu oyunu da bitirebildim. Oynanış tarzı bana eski diablo oyunlarını hatırlattı. Sürekli yaratıkları öldürme şeklinde başlayan oyun bir süre sonra bilmece ağırlıklı olmaya başladı. Oyundaki bilmeceler oldukça hoşuma gitti. Öyle çok zor değil, ama çok kolay da değil. El becerisine çok ihtiyaç yoktu oyunda, belki bir iki bölüm sonu canavarında biraz oldu ama dozu çok iyi ayarlanmıştı bence. Oyunun ikinci yarısı birinci yarıya göre çok daha kolay ve düzdü ama yine de favori oyunlarımdan biri oldu. Negatif gördüğüm tek olay birçok dövüş stilinin olmasıydı. Benim için çok gereksiz bir özellik bu, sadece kafamı karıştırmaya yarıyor ama dozu iyi ayarlanmış olduğundan bunlara ihtiyacım olmadı. Değişik hareketleri sürekli kullanmayı sevenler ve becerebilenler bundan çok daha fazla zevk alacaktır.

Oyunun yarısına geldiğimde birden kaydettiğim dosyalar kayboldu. Çok fazla düşünmeden oyuna yeniden başladım. O kadar güzeldi yani. İki üç gün sonra ufaklık gelip şakamı nasıl buldun diye sordu. Ne şakası dedim. Meğer benim resmimi ve adıma çok benzeyen bir kullanıcı adıyla başka bir hesap açmış. Ben de dikkat etmeden bu hesapla oyuna girince baştan başlamış oldum. Neyse ki eski hesabımda kayıt dosyalarım duruyordu ve sadece üç gün kadar kaybettim.

Akıllıca bilmeceler ve düşünmeden yaratık öldürmeyi sevenler için rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir oyun oldu. Serinin devamını da oynamayı düşünüyorum.

Dark Souls remastered (PS4)

Sonunda bu oyunu bitirebildim. Başta oyuna çok kızmıştım. Çok sinir bozucu hatalar vardı. Mesela öldürdüğünüz bir düşman siz yürürken ayağınıza takılabiliyor. Sizinle beraber hoplaya zıplaya sürükleniyor sonra. Daha da kötüsü kamera problemleri. Kamera oyuncunun kafasından değil de arkasından gösteriyor, dolayısıyla bazen oyuncuyla kamera arasında dallar gibi bir engel giriyor ve önünüzü göremiyorsunuz.

Oyun başta zor geldi bana. Hatta çok zor geldi. Bazı yerleri çocuklara oynattım da geçebildim. Daha sonra, yeterince güçlendikten sonra oyun nispeten kolaylaştı. Zor yerlerde bile işi kolaylaştıran çözüm yolları da var oyunda. Bu açıdan baktığımda süper bir hikaye yapmış programcılar.

Oyun mekanikleri çok sevdiğim bir tarzda değildi ama seçtiğim karakter türü ve kullandığım ekipmanla bu problemin üstesinden gelebildim.

Bir süre daha bu kadar zor bir oyun oynamayı düşünmüyorum ama. Refleksleri biraz iyi olan gençlerin hoşuna gidebilecek bir oyun bence. Benim gibi daha eski nesiller de bu oyunu sevebilir. Zorlandığımız zaman acele etmeden oyun karakterimizi güçlendirme imkanımızın olması büyük avantaj.

Wiesel (Blue Brixx)

Çocuklara bu Noel’de Lego muadili olan Blue Brixx setlerinden bir tane aldım ve bugün montajını bitirebildim. Wiesel adlı bir Alman panzeri. Anladığım kadarıyla bu modeli yapan firma Xingbao ve parçalar Blue Brixx’ten. Model üzerinde altı yaş üstü için uygun yazıyordu ve neden olmasın dedim.

Altı yaş üstü elli yaş üstünü kapsamıyormuş ama. Kılavuzdaki ilk adım için rahat onbeş dakika harcadım. Parçalar numaralandırılmış küçük poşetlerde duruyordu ve ilk adımda 1 numaralı paketle başlayın diyor. Güzel dedim ama 1 numaralı altı adet paket var ve kılavuzda da bunun böyle olduğu yazıyor.

Aradığım parçaların olabileceği ilk torbayı kabaca seçip bir kaba döktüm ve doğru parçaları bulmaya çalıştım. İki tanesini buldum ama üçüncüyü bulamadım. İkinci bir 1 numaralı torbayı daha açtım ve kaba boşalttım. Bu sefer de parça sayısı çok olduğundan doğru parçayı bulmak zaman almaya başladı. Ayrıca kılavuzdaki parça resimleri de küçük olduğundan görebilmek için telefonun el feneri modunu da epey kullanmam gerekti. Zamanla panzerdeki parçalar arttı ve kaptakiler azalmaya başladı, dolayısıyla parça arama zamanı da azaldı.

Bazı parçalar takıldığı yerden bir kere çıkarılınca tutuş gücünü epey kaybetti. Bunun dışında sonuç fena değildi bence. Birkaç parçanın gevşekleşmesi yüzünden çok oynanabileceğini sanmıyorum ama vitrinde güzel duracaktır.

Görüldüğü gibi modelde iki değişik top kısmı var. Bunlar kolayca değiştirilebiliyor.

Hades (PS4)

Bugün sonunda Hades’i bitirebildim. İlginç bir oyundu. Karakter her öldüğünde oyun en baştan başlıyor. Normalde çok sinir bozucu bir özellik bu ama ölen karakter her seferinde daha da güçleniyor. Dolayısıyla bir süre sonra oyun nasıl olsa bitecek güveniyle oynanıyor. Altmış kere öldükten sonra yeterince güçlenmeyi başardım anlaşılan. Bir de son oyunda oldukça iyi özellikleri kombinleyebildim ve bölüm sonu rakipleri bile oldukça kolay oldu. Oyunda görmediğim ve bitiremediğim bir sürü alt görev kaldı hala ama devam edeceğimi sanmıyorum açıkçası. Biraz daha kaliteli bir candy crushla zaman geçirmek isteyenler için tavsiye edebileceğim bir oyun oldu.

Altıgenler (Bilmece)

Bu bilmece de Technoseum müzesinden geliyor. Aşağıdaki altıgen şekillerini kullanarak daha büyük bir altıgen yapmamız isteniyor. Birbirine temas eden kenarların aynı renkte olması gerekiyor.

Altıgen aşağıdaki gibi olacak ama tabii ki burada kurala uyulmamış.

Müzede, en üstteki resimdeki alttan ikinci sırada sağdaki parça masaya sabitlenmiş durumdaydı.