Aquajogging

Çocuklar yüzme kursuna giderken havuzda yürümeye çalışan bir kadın gördüm. Sırtına garip plastik bir parça giymişti ve bu sayede batmadan yavaşça havuzda boydan boya ilerliyordu. Bu nedir acaba diye merak ettim ve kasadaki bilgi broşürlerinden bunun aquajogging olduğunu öğrendim.  Teknoloji ne kadar ilerlemiş diye düşündüm birden. Ben aquajogging’i icat ettiğimde böyle yardımcı aletler yoktu henüz.

Otuz yıl kadar önceydi sanırım. Yaz tatillerimi Gölcük’e çok yakın olan Ulaşlı köyünde amcamlarda geçirirdim. Günlerimiz sabahları uyuyarak, öğleden sonra kayıkla balığa çıkarak, akşamları futbol, geceleri de saklambaç oynayarak geçerdi. Bir gün Gölcük kaymakamı ailece köye geldi ve amcam onları misafir etti. Hep beraber balığa çıkıldı. Amcam kaymakam beyle ilgilenirken, kuzenim ve ben de kaymakamın kızlarıyla ilgileniyorduk. Kızlar balık tutarken biz ayıklama ve oltaları hazırlama işlerini yapıyorduk. Zevkle yaptığımız bu hizmeti karşılıksız bırakmak istemeyen kaymakam da bizi Ulaşlı’daki askeri kampa davet etti. Biz de bu daveti tabii ki geri çevirmedik.

Kampa gittiğimizde fark ettim ki grupta yüzme bilmeyen bir tek ben vardım. Sorun değildi ama. Havası hafif inik bir adet şambrel ile bu sorun kolayca çözülmüştü. İskele civarında şambrel ile küçük turlara başladım. Kuzenim ve kızlar da civarda yüzüyordu. Küçük bir dalganın ardın şambrel birden henüz okulda öğrenmediğimiz fizik kurallarına uyarak beni üzerinden attı. Küçücük boyumla külçe gibi derin suya gömülmüştüm. Suyun üzerine çıkamamama rağmen ilginç bir şekilde panik de yapmıyordum. Ne kadar bekledim bilmiyorum ama yardıma gelen giden yoktu. Madem öyle ben kurtulayım bari diye düşündüm ve gözlerimi açıp etrafa bakmaya başladım. Su altında bulanık bir şekilde iskelenin tahta bacaklarını görmeyi başardım. Bu sayede karaya ulaşmak için hangi yöne gitmem gerektiğini çözebildim ama su yüzünde yüzemediğim gibi suyun altında da yüzemiyordum. Yüzemediğime göre yürümekten başka çare kalmamıştı. Yürümek içinse zemine inmem gerekiyordu. Yeterince su yuttuğumdan bu da bir sorun olmadı. Ayaklarım yere basıp da planın ilk kısmının başarılı olduğunu görünce artık bu işi başaracağımdan kuşkum kalmamıştı. Yavaşça ama kararlı bir şekilde karanın olduğu tarafa doğru yürümeye başladım. Zeminin yavaşça yükseldiğini fark edebiliyordum, bir süre sonra bana ait olmayan bacaklar görmeye başladım ve bir iki adım sonra da kafamı sudan çıkarabildim. Etrafıma baktığımda kimsenin bu maceramı fark etmediğini anladım ve böylece elde ettiğim mutlak başarının verdiği gururla kaymakamın kızlarına görünmeden kıyıya çıkıp sakince kusmaya başladım.

Bu icadımı bir daha denemeyi düşünmediğimden ona bir isim verme ihtiyacı duymamıştım ama şimdi bütün dünyada bu kadar popüler olduğunu gördüğüme göre belki bir şans daha verebilirim.

Bir yanıt yazın