Annem bir gün bana yıllar önce köyde geçen şu olayı anlattı. Burada, insanların açık adını vermiyorum ama yeterince açıklar aslında.
C. ağlayarak eve gelir. Bu sırada da şöyle bağırmaktadır: “M. ağabey, N. beni ağactan zıçti.”
Evet, hikaye de bu kadardı. Saçma olduğu kadar beklenen de bir şeydi, bir çocuğun üzerine ağaçtan sıçmak gelse gelse N.’nin aklına gelirdi zaten.
Bu olaya bir süre güldükten sonra tabii ki bu hikayeyi diğer kaynaklarla karşılaştırmaya karar verdim. Sorduğum kuzenlerle konuşmalar hep şöyle geçiyordu:
+ Abi, şu hikayeyi biliyor musun? C. koşarak eve gelir ve “N. beni ağactan zıçti” diye bağırır.
– Bilmem mi? Ama C. değil M. söylemiş onu. Babam anlatmıştı.
Başka bir kuzene sorduğumda o da olayı onaylıyor ama C. yerine M. değil, A. diyordu mesela ama diğer bütün bilinmeyenlerde hemfikirdik. Bu absürt hikaye gitgide daha da garip olmaya başlamıştı. Sordukça çözümsüzlük de büyüyordu.
Bir gün babama da sorayım bari dedim. Olayı anlattım, kuzenlerden aldığım bilgileri de söyledim. Böyle saçma ve örneği zor bulunur bir olayın kişileri nasıl bu kadar karıştırılabilir ya da unutulabilir ki diye sordum. Babamın cevabı ile çözümün ne kadar basit olduğunu anladım:
Oğlum, hikayedeki isimler hep farklı çünkü bütün anlatılan şekiller doğru. N. o gün hepimizi ağacın altına toplamıştı. Güya bir şey gösterecekti. Sonra da üzerimize sıçtı.”
Evet, sonunda hikayeyi ikinci ağızların birine teyit ettirebilmiştim. Artık rahat rahat gülebilirim.