Lise ikinci sınıftaydık. İstanbul dersaneleri okula gelip seneye üniversiteye hazırlıkta neden kendilerini seçmemiz gerektiğini anlatmışlardı. “Hayatımızı belirleyecek sınav.” “En başarılı dersaneler.” “Sınavı kazanma garantisi.” Giderken de bize bir sürü broşür bıraktılar.
O akşam etütte boş boş oturup ne yapsak diye düşünürken biri elindeki broşürü katladı. Sonra uçları uzun kenara doğru bir kere daha katladı. Birkaç katlama sonra işin sonunun nereye varacağını anladık ve biz de katlamaya başladık. Birkaç dakika sonra sınıfta çok değişik uçak modelleri uçmaya başlamıştı. Sonra uçakları yarıştıralım dedik ama sınıflar standard bir Fen Liselinin katladığı uçaklar için çok küçüktü.
Pencereyi açtık okulun arka tarafına doğru uçakların süzülmesini seyretmeye başladık. Dersaneler o kadar çok broşür getirmişti ki hava karardıktan sonra nereye gittiğini görmememize rağmen hala uçak uçuruyorduk.
Anlaşılan okul idaresi neler olup bittiğini farketmiş ve okulun arkasındaki bütün uçakları bize karanlıkta toplattı. Sabaha kadar bekleseler ne olurdu ki? Fen Lisesi’nde mantık aramayı çoktan bırakmıştık zaten ama asıl mantıksızlık dersanelerdeydi. Üniversite sınavı gibi bir dertleri olmayan ergen çocuklara neden o kadar çok broşür veriyorsunuz ki?