Çocukluğumdan beri en sevdiğim hayvanlar kedilerdir. Her dönem sokak kedilerimiz oldu. Evde beslemeyi hiç düşünmedim. Kedinin doğasına aykırı gelirdi bana. Özgürce gezebilmeli kediler. Acıkırsa gelsinler, yeterdi bana. Gelmezse de bir süre beklerdim. Hala gelmemişse bir araba tarafından ezildiğini düşünürdüm. Yaşadığım yerde çok normal bir olaydı bu.
Kedilerle beraber çok değişik, bazen de korkunç şeyler yaşadım. Hatırladığım en eski kedi anım, turşucunun evinde kiradayken balkonda uyuyan yavru kediyi sevmek isterken birden uyanıp kolumu boydan boya tırmalamasıdır. Genelde ya balkonda ya da Nihanların bahçesinde dolaşırdı. İki yolun arasında kalan bu bölge güvenli bölgeydi.
İlkokula başladığım zamanlarda inşaat kumlarında oynardık. Bu sırada elimin defalarca kedi bokuna bulandığını hatırlarım. Bu yüzden mi hatırlamıyorum ama yine o zamanlarda kedilere taş atardık. Kediler çevik hayvanlardı vuramazdık. Bir gün sarı büyükçe bir kediyi tam kafasından vurdum ama. Çok mutluydum. Kimsenin yapamadığını yapmıştım. Kedi de hiçbir kedinin yapmadığını yapıp kaçmadan bana dik dik bakmıştı. Çok mutsuzdum.
İlkokul dördüncü ya da beşinci sınıfta bir akşam folklor ekibi çalışmasından eve dönüyordum. Hava kararmıştı. Okulun önündeki ana caddeden karşıya geçerken hızla gelen bir askeri aracın ne renk olduğunu seçemediğim bir kediyi ezdiğine şahit oldum. Kedi karın kısmından yola yapıştı. Kafasını kaldırıp doğrulmaya çalıştı ama imkansızdı. Bir daha da denemedi.
Ulaşlı’da yaz tatillerimde denizci kedilerle tanıştım. Rıhtımda kendi balığını kendileri tutarlardı. Sandala binip bizimle balığa çıkar ve küpeştede volta atarlardı.
Gölcük’te amcamların bahçesinde her yıl bir sürü kedi olurdu. Güvenli bir bölgeydi. Amcamın komşusu Nuri amca bu kedileri hep beslediğinden yiyecek aramak için ana caddeye çıkmalarına da gerek olmazdı. Bizden korkarlarsa da Nihanların bahçesi hemen yan taraftaydı. Buradaki bir sahnede anne kedinin üç yavrusundan ikisini emzirdiğini hatırlıyorum. Bir karış uzaktaki üçüncü yavru o kadar zayıftı ki emzirilmesine gerek yoktu artık.
Bu bahçedeki kedilerin saltanatı kuzenimin amcama iki kangal yavrusu hediye etmesine kadar sürdü. Ne yazık ki kediler Nihanların bahçesine kadar kaçmayı başaramamışlardı.
İstanbul’da Göztepe benzincide karşıdan karşıya geçmeye çalışan panik halindeki kedi ezilmesin diye kuzenle beraber kendimizi otobüsün önüne attığımızı hatırlıyorum. Kedi sağ salim karşıya geçmişti. Tam rahat nefes alabiliriz derken aynı kedi yine panik halinde bu sefer de yolun öbür tarafına geçmeye kalktı.
Birgün kuzenle Göztepe’deki eve gelirken bir yavru kedi peşimize takıldı. Eve geldiğimizde kedi hala arkamızdaydi. Ne yapalım derken, eve alalım dedik. İlk kez evde bir kediye bakacaktım. Kediyi önce küvette yıkamaya koyuldu. Pireleri fark ettiğimizde kuzen kediyi kapının önüne koydu. Bütün bir gece yavru kedi miyavlaması dinledik.
Ataşehir’in arkasındaki evde oturuyorduk. Üniversitedeyim o zamanlar. Bir gün dersten çıkıp eve gelirken bir bahçede iki köpeğin ağaçtaki yavru kediye havladığını gördüm. Ağacın biraz ötesinde anne kedi açıkta durmuş köpeklere bakıyordu ama köpekler anneyle değil yavruyla ilgilenmekteydi. Ağaca yaklaştım ve yavru kediyi almak için uzandım. Birkaç saniye içinde benden korkup ağaçtan aşağı atlayan yavru kedi iki köpeğin dişleri arasında plastik köpek oyuncağı gibi çekiştirilmekteydi. Anne kedi cansız yavrusuna son bir kez baktı ve arkasını dönüp gitti.
Almanya’da kedisiz zamanım olmadı sanıyorum. Bu sefer hepsi yasal olarak ev kedisiydi ama isterlerse ormanda gezmeye gidebiliyorlardı. Felix haftalarca ormana gidip yara bere içinde geri dönerdi. O geldiğinde televizyonun karşısındaki koltuğu ona bırakıp sadece üzerindeki keneleri ayıklardım. Ne kadar yaşlı olsa da doğanın çağrısını asla cevapsız bırakmadı ve her seferinde tek tek bütün dişlerini bıraktığı ormana döndü. Bir gün de bir daha geri dönmedi.
Ondan sonraki kedilere de Felix adını verdik. Bir yaşını doldurunca ormana gittiğini düşündüğüm İkinci Felix ve Üçüncü Felix de bir daha geri dönmedi. Ancak o zaman komşuların da kedileri öldürebildiğini öğrendim.
Yoshi’nin ve Felix’in dönüşümlü alfa erkeklik dönemlerine şahit oldum. Bu kavgalar nedense Yoshi’nin ilk özgürlük denemesinde bir köpek tarafından ısırılmasının ardından son buldu. Veterinerin kesilmesi gerekebilir dediği, Yoshi’nin iki ay peşinden sürüklediği arka ayağı da mucize eseri iyileşti.
Son dönem ise tam bir katliam. Mia’nın çocukları bahçede ne bulursa avlıyor. Kertenkele, fare, kuş, kelebek. Avlarını eve getirmedikleri sürece sorun olmuyor. Bugün işten eve geldiğimde salondaki çalışma masamın altında normalde olmadığı kadar çok kuş tüyü vardı. Bari çocuklar gelmeden ölüsünü ortadan kaldırayım derken masanın altında hareketsiz duran dişi bir karatavuk gördüm. Nefes alıyordu. Sırtında kırmızı bir açıklık vardı. Oradaki bütün tüyler yolunmuş ve büyük ihtimalle de ısırılmıştı. Uçamıyordu, sadece sekebiliyordu. Kanatlar ve en az bir bacak da çok kullanılmaz durumdaydı. Veterinerler kapatmıştı artık. Yarını çıkarabilirse veterinere götürürüm diye mini seralarımdan birine koydum. Kediler de rahat bıraksın diye serayı yanıma aldım. Bir süre sonra artık ayakları üzerinde de duramamaya başladı ve az önce öldü.
Grigori biraz önce odaya odaya geldi Seraya bir göz attı, yanımda kıvrılıp yattı ve şimdi beni yalamaya çalışıyor.