Asaph usta yaptığı sayısız gezilerde topladığı yazılı ve sözlü kaynakları derleyip hayalindeki eseri yazmaya karar vermişti. Bugüne kadar gönderilmiş binlerce peygamberin çok azı hakkında bilgi vardı. Diğerleri hakkındaki bütün bilgiler de küçük dükkanının arkasındaki daha küçük çalışma odasında etrafa saçılmış şekilde duruyordu. Kağıtlardan birini rastgele seçip aldı ve masasının başına geçti. Bu hikayeyi nerede bulduğunu hatırlamıyordu ama el yazısına bakılırsa kendi notları olmalıydı. Kaz tüyü kalemini, hokkasını ve kağıtlarını önüne çekip yazmaya başladı.
Mont Cervin diye bilinen bölgede büyük tufandan 250 yıl sonra bir kavim yaşardı. Yüce tanrı bu kavme Caecilius adında bir peygamber gönderdi. Caecilius’tan bize kalan pek bir bilgi yok. Sadece demirci olduğu biliniyor. Bir de aşağıda anlatılan hikaye.
Caecelius bir sabah, içinde büyük bir huzursuzlukla uyandı. Kalkıp dışarı çıktı. Güneşin doğmasına daha çok vardı. Çeşmede yüzünü yıkadı ve tekrar içeri girdi. Bu saatte böyle uyanmasının tek bir anlamı olabilirdi. Yanına yiyecek bir şeyler alarak vahiyleri aldığı mağaraya doğru yola koyuldu. Giderken bir yandan da daha öncegelen vahiyleri hatırlamaya çalışıyordu. Şimdiye kadar bir sorgu olmamıştı ama işi şansa da bırakmak istemiyordu. Ay ışığında uçurumların kenarından yürüyerek sonunda mağaraya ulaştı. İçeride aydan daha parlak bir ışık kendisini bekliyordu.
“Ey Caecelius. Çağrımızı duydun ve geldin.”
“Geldim yüce tanrının habercisi.”
“Seni neden çağırdığımızı biliyor musun?”
“Bunu sadece yüce tanrı bilebilir. Ben sadece gelirim ve söylenenleri iletirim.”
“Tanrı kullarından artık yeni bir ibadet bekliyor.”
“Nasıl bir ibadet?”
“Son zamanlarda kulları görme engellilerle dalga geçmeye başlamış. Bu tanrının hiç hoşuna gitmedi. Tanrı kullarının görme yetisini sadece kendi bildiği nedenlerle aldı. Bunu bilmeyen kulların bu durumla dalga geçmesi tanrıya hakarettir.”
“O kullar benim de sorumluluğumda. Ne yapmam gerekiyor?”
“Görebilen herkes artık yılda bir ay göremeyenlerin neler hissettiğini anlayabilmeleri için gün doğumundan güneş batana kadar gözlerini kapatacaklar. Bu sırada gözlerini açan o gün yerine 45 gün aynı ibadeti yapacak.”
“Ama bir ay bütün gün gözler kapalıyken işleri kim yapacak?”
“Yapacaklar işte. Göremeyenler de bütün işlerini yapıyor. Şimdi git ve bu müjdeyi kullarına ver.”
Caecelius mağaradan çıktığında güneş doğmak üzereydi. İnananlarına bu ibadeti bildirmeden önce kendisi bunu denemeliydi. Niyet etti ve gözlerini kapattı. Yürümeye başladı. Bu sırada meleğin anlattıklarını tekrar tekrar düşünüyordu. İbadeti hatasız anlatmalıydı. Kulların sorabileceği soruları da düşünüyordu. “Ya ibadeti yapan birinin yanından gözü açık biri geçse? İbadet eden nefsine hakim olamayıp bu saygısızı döverse?” Bu düşüncelere dalmışken birden düşmeye başladı. Geç de olsa uçurumları hatırlamıştı. Yine de ibadetine ara vermedi ve cennetteki yerini aldı.