Bu sabah evden çıktığımda termometreler iki dereceyi gösteriyordu. Umarım soğuklar yakında biter. Salonda saksılardan, mini seralardan yer kalmadı. Hem onlar için de bahçede olmak daha iyi olur.
Trenden inince istasyonun arkasındaki yolu seçtim bu sefer. Elf Freunde anıtına doğru inmeye başladım. Kavşağa geldiğimde yanyana şu iki ağaçla karşılaştım.
Kısa günün karı diyerek şirkete gittim. Bugün işler dünkü kadar yoğun olmasa da daha problemliydi. Neyse ki gün sonunda birkaç sorunun nedenini bulabildim. Korona virüsü nedeniyle kalabalık bürolarda elemanların artık sadece yarısı çalışıyor. Diğer yarısı evlerinden çalışıyor. Bilmediğim bir nedenden ötürü bizim şirkette buna home-office yerine mobil çalışma deniyor. Heralde patronun evle ilgili kötü anıları var.
Bu tenha büroların etkisi mi, yoksa korona korkusu mu bilemiyorum ama artık bürodaki arkadaşlarla bir çok ilişkide aşılamayan osuruk eşiğini geçmiş bulunuyoruz. Umarım bunu daha da abartmayız.
Akşam eve geldiğimde bahçedeki çiçeklerin dün geceki buz gibi havayı atlatmış olduğunu gördüm. Bu moralle aynı ölüm kalım savaşından galip gelmiş olan bir miktar yaban otunu yolmaya giriştim. Bu iş için kullandığım küçük tırmığımın bir dişi yamuldu. Bazı yaban otlarının ölüme canla başla karşı koymaları gerçekten de takdire değer.
Bahçe işinden sonra bir ağaç da mezarlıkta çekeyim dedim. Korona nedeniyle mezarlığa da sadece tek kişi veya tanıdık biri olmak ve mesafeyi korumak şartıyla iki kişi girilebiliyormuş. Bütün bu şartları sağladığıma emin olduktan sonra mezarlığa girdim ve bu fotoğrafı çektim.
Böyle güzel bir manzaraya kavuşmak için ölmek biraz abartı bence ama yine de düşünülebilir.