Herkes istifa etsin ben de edeyim!

Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı görevinden istifa etmeden AKP’nin belediye başkanlığı aday tanıtım programına katıldı ve büyük tartışmalar başladı. Ben de büyük çoğunluk gibi bu tartışmaları medyadan takip etmeye çalıştım ama bir süre sonra açıklamalar kanun maddelerinin yorumlanmasına indirilince ben de bu sefer bakayım kanunları anlayabilecek miyim diye internette ufak tefek aramalar yapıp düşünmeye başladım. Meclis başkanı ile ilgili anayasanın 94. maddesi şöyle:

MADDE 94

-

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen 
Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Kâtip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşur.

Başkanlık Divanı, Meclisteki siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında Divana 
katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur. Siyasî parti grupları Başkanlık için aday 
gösteremezler.
(Değişik: 12/9/2010 - 5982/10 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı için, 
bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki yıldır, 
ikinci devre için seçilenlerin görev süresi ise o yasama döneminin sonuna kadar devam 
eder.
(Değişik: 3/10/2001 - 4709/30 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, Meclis 
üyeleri içinden, Meclisin toplandığı günden itibaren beş gün içinde, Başkanlık Divanına 
bildirilir, Başkan seçimi gizli oyla yapılır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki 
ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk 
sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; 
dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur. Başkan seçimi, aday 
gösterme süresinin bitiminden itibaren, beş gün içinde tamamlanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, Kâtip Üyelerinin ve İdare Amirlerinin 
adedi, seçim nisabı, oylama sayısı ve usulleri, Meclis İçtüzüğünde belirlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî 
partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; 
görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; 
Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar.

Gazetelerden okuduğum kadarıyla Binali Yıldırım 29.12.2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Sinan Erdem Spor Salonu’nda AK Parti’nin İstanbul büyükşehir ve ilçe adaylarını açıklaması sırasında orada bulunmuş.

Bu durumu anlamaya çalışırken aşağıdaki gibi bazı varsayımlar yaptım.

Anayasa diğer kanunların üzerindedir.
Hiçbir kanun anayasa ile çelişemez.
Eğer anayasa maddelerinin sınırları başka kanunlarda düzenlenebilir ama bunun 
başka bir kanunda düzenleneceği yine anayasada belirtilmelidir. Aksi takdirde 
her kanun anayasanın her maddesini istediği gibi geçersiz kılabilir.
Anayasa maddesinin başka bir kanunda düzenlenebileceği o maddenin içinde 
belirtilmelidir. Yoksa anayasa gereksiz yere karmaşık, anlaşılmaz bir yapıya dönüşür.

Bu varsayımlar altında 94. maddeyi okudum. Bu maddede, bu maddenin hangi durumlarda kısıtlanacağı ya da hangi hükümlerin geçersiz olabileceği konusunda hiçbir cümle kullanılmamış. Sadece başkanvekillerinin, katip üyelerinin, idare amirlerinin adedinin, oylamalarının ve seçim usüllerinin Meclis içtüzüğünde belirlendiği yazıyor. Demek ki bu maddedeki kısıtlamalar başka hiçbir kanun maddesinde değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Peki bu madde neleri kısıtlıyor. Binali Yıldırım halen Meclis Başkanı ve AKP siyasi partisinin üyesidir. Dolayısıyla 94. maddeye göre AKP siyasi partisinin Meclis içindeki ya da dışındaki hiçbir faaliyetine katılamaz. Gazetelerin verdiği habere göre Meclis başkanı belediye başkanlığı adaylarının tanıtıldığı bir faaliyete katılmış ayrıca kendisi de İstanbul büyükşehir belediyee başkanı adayı olmuştur. Acaba bu olay anayasa maddesinde belirtilen siyasi parti faaliyeti sınıfına giren bir durum mudur?

Vikipedi’den alıntı:

Siyasî parti (eskiden fırka, farklı görüşe sahip topluluk), benzer siyasî görüşleri paylaşan kişilerin bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları örgütlere verilen isimdir.

Ülke yönetiminde söz sahibi olmak için seçilmek veya seçilmiş kişiler tarafından atanmak gerektiğine göre seçim ile ilgili bir faaliyetin siyasi parti faaliyeti olduğu sonucuna vardım. Bu da tam olarak 94. maddenin son paragrafında yasaklanan şeylerden biri. Demek ki Binali Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı görevini yürütürken aday tanıtımı programına katılması ve de aday olması Anayasa’ya aykırı bir hareketmiş.

Benim burada aklıma takılan şey aslında Binali Yıldırım’ın bu tartışmalarla ilgili 10.01.2019 tarihinde yaptığı açıklamalarla ilgili. Habere göre TBMM Başkanı Yıldırım, Siyasi Partiler Kanununun 24. maddesinde, özetle, “Eğer Meclis Başkanı tekrar milletvekili olmak için seçime katılırsa, bu Anayasa’nın 94. maddesindeki kısıtlama geçersizdir.” denildiğini söylemiş. Bunun üzerine o maddeye de baktım:

Madde 24

–

Bir siyasi partinin grup genel kurulu, o partinin milletvekillerinden oluşur. 
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi 
partinin ve parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar. 
Ancak, yeniden milletvekili adayı olmaya ilişkin faaliyetleri bu hükmün dışındadır.
Gerçekten de kanunun maddesi Binali Yıldırım’ın dediği gibi. İyi de bu madde Anayasa’nın 94. maddesi ile çelişmekte ve Anayasa’nın 94. maddesi siyasi partiler kanununa kendisini kısıtlama yetkisi de vermemekte. Anayasa ile çelişen Siyasi Partiler Kanunu’nun 24. maddesinin nasıl yasalaşabildiğini anlayabilmiş değilim. Belki de yukarıda yaptığım varsayımlar yanlıştır. Belki de herhangi bir kanun Anayasa’nın üzerinde olabilir, Anayasa’dan yetki almadan Anayasa’nın maddelerini keyfi olarak değiştirebilir, sınırlayabilir, hükümsüz kılabilir.
Tabii ki bu ülkede her şey olabilir deyip kafamdaki soruları burada kesebilirdim ama düşünüp eğlenmeye devam etmek benim de hakkım. Siyasi Partiler Kanununun 24. maddesinin Anayasa’nın 94. maddesini kısıtlayabileceğini varsayalım. Hangi durumda kısıtlıyor? Yeniden milletvekili adayı olmaya ilişkin faaliyetlerde. Binali Yıldırım hangi faaliyetlere katılıyor? Belediye Başkanlığı seçimlerine. Belediye Başkanlığı ile Milletvekili seçimleri birbirinden farklı şeyler olduğuna göre Binali Yıldırım’ın bu kanun maddesini argüman olarak ileri sürmesi mantık olarak yanlıştır.
Bu mantıksızlığı saklamak için tabii ki daha başka laf kalabalığına ihtiyacı oluyor. Önce Anayasa’nın 94. maddesiyle Siyasi Partiler Kanunu’nun 24. maddesini birbiriyle kapıştırıyor. Tabii bu kapışma sırasında kendisinin Belediye Başkanı adayı olduğundan hiç söz etmiyor. Böylece bu kanun maddeleri tartışmasına aktif olarak katılmasına gerek kalmıyor. Hukukçular bu tartışmaya dalınca da ikinci bir cephe açıyor. Bu cephede ise sadece Belediye Başkanlığı seçimine değiniyor ve burada aday olan Belediye Başkanlarının kendisinden daha avantajlı durumda olduğundan, daha fazla kaynağa ve güce sahip olduğundan bahsederek bu ikinci tartışma alanını kanuni zeminden uzaklaştırıyor. İkinci cephede öne sürdüğü fikirler oldukça çarpıtılmış olsa da yanlış değil. Kendi aday olduğu yerde Belediye Başkanlığı zaten kendisinin de üyesi olduğu partide. Yani orada kendisi açısından bir dezavantaj yok ama teoride haklılık payı var. Artık mantıksızlık üzerine kurulmuş bu iki cepheyi birleştirmenin zamanı geldiğini görüyor ve herkesin eşit şartlarda yarışabilmesi için herkesin istifa etmesi yönünde bir öneri getiriyor. Eşitlik tabii ki evrensel bir değer olarak bütün saçmalıkları örtebilecek bir kurtarıcı olarak görülüyor. Anlaşılan örtme işinin başarılı olduğunu düşünmüş ki bu eğlenceli açıklamayı “Ben hukuka saygısızlık edecek, hukuka uymayacak hiçbir işin içerisinde olmam” diyerek bitiriyor.
Mantıksızlık yanınızdaysa her sonuca ulaşabilirsiniz.