Alev renkleri

Evet sonunda bu deneyi yapmayı başardım. Deneyin amacı değişik elementlerin oldukça sıcak derecelerde değişik renkler çıkarması. Yüksek sıcaklık elde etmek için piyasada satılan basit bunsen ocaklarından bir tane aldım. Ondan sonra elementleri ve bu elementleri ocağın ateşinde tutabilecek malzemelere baktım.

Ateşte tutmak için en çok kullanılan malzemeler platin ya da magnezyum oksit çubuklar. Platin çubuklar çok daha pahalı olduğu için magnezyum oksit çubuk çözümüne yöneldim. Bu çubukların bazı özellikleri sağlıyor tabii ki. Örneğin bunsen ocağının eriştiği sıcaklıkta erimemeleri lazım. Kendileri o sıcaklıkta değişik bir alev rengi üretip deneyi etkilememeleri lazım ve de elimizi yakmadan bunları tutabilmemiz lazım. Neyse ki magnezyum oksit çubuklar bütün bu özellikleri sağladı.

Sıradaki sorun ise kullanacağım elementlerdi. Bu elementlerin bazıları saf halinde satılmıyor burada. Bu durumda bu elementlerin tuzlarını almam gerekti. Tuzları içinde de en avantajlı olanlar klorürlerdi. Karbonatlar ve sülfatlarla pek başarılı olamamıştım.

Aşağıda şimdiye kadar yaptığım lityum klorür ve potasyum klorür deneylerini görebilirsiniz. Renklerin ne kadar farklı olduğu açıkça görünüyor. Havayi fişeklere değişik renkleri veren yöntem de orada kullanılan elementlerin ya da tuzların bu özelliği.

Lityum
Potasyum

Umarım bu seriye başka elementlerle devam etmenin yolunu da bulurum.

Eğitimde gözüme çarpanlar (Avogadro sayısı)

Lisede kimyada öğrendiğim ve hiç unutmadığım bir sayı. Altı sıfır iki on üzeri yirmiüç diye aklımda tuttuğum oldukça büyük bir sayı. Bir mol karbonda bulunan atom sayısını ifade ediyor ve evrensel bir sabit tabii ki.

Geçen gün Serkan’ın lise kimya ödevini kontrol ederken kitapta bu sabit için 600 trilyar (600 Trilliarden) isminin kullanıldığını gördüm. Evet Alman sisteminde trilyar 21 tane sıfır içermekte. Türkçe’de trilyar diye bir kelime yok ve 21 tane sıfır içeren sayının adı da seksilyon. Sayı isimlerinin ülkelere göre farklılıklar gösterdiğinin uzun zamandır farkındaydım. En sık karşılaştığım fark İngilizce’deki billion ile Almanca’daki billion idi. İngilizde’deki bizdeki milyara kalrşılık gelirken Almanca’daki bizim trilyona karşılık geliyor. Özellikle ekonomik yazılar okumak dikkat gerektiren bir iş oluyordu. Birinin trilyonu diğerinin sisteminde beş para etmeyebiliyor ya da tam tersi olabiliyor. Örneğin Alman trilyonu bizim hemen hemen hiç duymadığımız kentilyonumuza eşdeğer.

Bu sabah bu farkın nedenine baktım ve kısa ve uzun ölçek diye iki temel sistem olduğunu öğrendim. İki sistem de hemen hemen aynı önekleri kullansalar da kısa ölçek temel olarak bin sayısının kuvvetlerini, uzun ölçek ise milyon sayısının kuvvetlerini kullanmakta. Türkiye anladığım kadarıyla Amerika ve İngiltere gibi kısa ölçeği almış. Sadece isim olarak biz milyarı kullanırken, diğer ikisi bilyon demeyi tercih etmiş. Kıta Avrupa’sı da uzun ölçeği almış. Almanların milyarı ile bizimki aynı mesela ama ondan sonra yollarımız ayrılıyor.

Neden, ne zaman bu yollar ayrılmış, niye ülkeler bu seçimleri yapmış diye araştırmaya üşendim ama isteyenler ve erişimi olanlar hepsine vikipedi üzerinden ulaşabilir. Tarihi dokümanları okumaya çalışanların daha da dikkatli olması gerekir. Anladığım kadarıyla İngiltere, Fransa, İtalya gibi bazı ülkelerde değişik tarihlerde bir sistemden diğerine geçişler olmuş.

Eğitimde bu sayıların isimleri kolaylıklar yaratır mı bilmiyorum. Öncelikle o ismin de sık sık kullanılan bir şey olması lazım ki çocukların kafasında yer etmiş olsun. Türkiye’de seksilyona pek şans vermiyorum açıkçası. Almanya’da trilyarın işe yarayıp yaramadığını da ileride görürüm heralde.