Kış gelmesiyle beraber çevredeki bitki örneklerinin az olacağını düşünmüştüm. Elbette bir baharla ya da yazla karşılaştırılamaz ama yine de düşündüğümden verimli oldu. Havaların mevsim normallerinden çok daha sıcak olmasının da etkileri vardır tabii ki.
Kış yasemini (Jasminum nudiflorum)
Kışın sarı çiçekleriyle çevrede çok gördüğüm bir çalı türü. Önce çiçeklerin ve tomurcukların fotoğrafları:
Şimdi de her mevsim yeşil kalan dalların enine kesitinin mikroskop altındaki görüntüsü:
Ballıbaba (Lamium maculatum)
Kışın ikinci sırada açan çiçekleri bunlardı.
Bu da sapının enine kesitinin mikroskop altındaki görüntüsü. Sapın orta kısmı boş gibi.
Kardelen (Galanthus nivalis)
Şubat ile beraber kar yağmamasına rağmen kardelenler de topraktan çıktı.
Sapının enine kesiti de mikroskopta aşağıdaki gibi görünüyor.
Not: Mikroskop fotoğrafları oküler üzerinden cep telefonuyla çekildi.
Geçen hafta ormanda Wolkenbruch kaynağına kadar gittik ve oradan biraz su örneği aldım. Diyatome açısından oldukça verimli bir örnek oldu. Heralde tek tür vardı içinde ama oldukça fazlaydı. Tabii ki hala bunlar nasıl ayırt edilir bilmiyorum ve internetten öğrenebildiğim kadarıyla sadece belli bir açıdan çekilmiş fotoğraflar ile türü ayırt etmek mümkün olabiliyor.
3 Ekim’de geçen yıl olduğu gibi Speyer’e gittim. Katedralde belki yine orgla Alman milli marşını çalarlar diye bekledim ama bu sefer çalınmadı, ya da ben yanlış zamanda gittim. Sonra ikinci planımı uygulamaya geçirdim ve Ren nehri kıyısına indim. Yanımda getirdiğim kavanoza biraz su aldım. Ondan sonraki günlerde mikroskopla bu suyu incelemeye başladım. Sanırım örneği suyun yüzeyinden aldığım için içinde çok fazla canlı bulamadım ama yine de boşuna bir çaba olmadı. Aşağıdaki fotoğrafları çekmeyi başardım.
Diyatomeler, silisli sert kabukları olan alg familyası bireyleridir. Bu hafta Ren nehrinden aldığım gelen su örneklerinde çok küçük diyatomeler bulunmaktaydı. O kadar küçüklerdi ki elimdeki mikroskopta bunları 400 kere büyütmede bile doğru düzgün göremedim. Dün Hornesselwiese doğal parkından aldığım örnekler ise tam bir diyatome cenneti çıktı. Çeşitli büyüklükte ve şekillerde örnekleri görmek mümkün oldu. Tabii ki isimlerini henüz bilmiyorum ama aşağıda çekebildiğim kadarıyla fotoğraflarını görebilirsiniz.
Bu hafta sonunda önceki su örneklerimden birinde su piresi türü canlılara rastladım. Aynı örneği daha önce de kullanmama rağmen o denemelerde belki de lameli dikkatsiz kullanmam nedeniyle hayvanları ezip parçalamış olabilirim. Bu sefer lamel kullanmamaya çalıştım ama o zaman da çok hızlı hareket ettiklerinden pek iyi çekimler yapamadım.
Topladığım tatlı su örneklerinde hala yeni canlılarla karşılaşmak mümkün oluyor. Tabii ki bu organizmalar çok küçük ve saydam olduklarından detayları mikroskopumda pek net göremiyorum. Bu ilk aşamalarda daha çok mikroskopu ve canlıları tanımayla uğraşmayı düşünüyorum. Mikroskobu geliştirme planlarını ancak ondan sonra düşüneceğim.
Bu hafta aşağıdaki gözlemleri yapabildim. Tabii ki bu canlıların hemen hemen hiçbirini hala tanımıyorum. Bütün çekimleri elimde tuttuğum akıllı telefonla yaptım.
Bu dönem sonunda çocuklara karne hediyesi olarak ikinci el ucuz sayılabilecek bir mikroskop aldım. Çocuklardan çok bana kalacağını biliyordum ama o kadar da ilgisiz değiller. Kendi başlarına bir kere kullandılar ama onda da oldukça iyi çalıştılar. Bunun dışında sadece benim hazırlamayı başardığım şeylere bakıyorlar. En azından bakıyorlar.
İlk iş olarak çevrede bulduğum su birikintilerinden kavanozla topladığım örnekleri incelemeye başladım. Tabii ki bu alanda çok yeni olduğum için neyin ne olduğunu henüz bilmiyorum. Yine de bu cahillik aşağıdaki fotoğrafları ve videoları yayınlamama engel değil. Türleri öğrendikçe doğru isimleri yazacağım. O zamana kadar kendi taksonomimi kullanmayı düşünüyorum.
Fotoğraf ve videoları oküler üzerinde elimle tuttuğum cep telefonumla çektim.
Geçenlerde yakınlarda mikroskop kulübü var mı acaba diye ararken daha önce defalarca gittiğim bir müzede düzensiz aralıklarla küçük araştırmacılar için bir atölye çalışması yapıldığını öğrendim. Internet sitesindeki açıklamalarda çocukların stereomikroskoplarla çalışabileceği ve mikroskoplarla çekilen fotoğrafların çıktısının alınabileceği ya da dosyaların kopyalanıp alınabileceği yazıyordu.
Bu sabah erkenden Bad Dürkheim’a doğru yola çıktık. Saat 10 gibi Naturkundemuseum’a vardık. Bizden başka sadece görevliler vardı. Önce ara kattaki mikroskoplarda dün bahçeden topladığım çiçeklere baktık. Az da olsa çocukların ilgisini uyandırmayı başarmıştım. Sonra çeşitli kristallerin sergilendiği bölümden geçtik ve atölyeye indik.
Bu ayın konusu toprağın üstündeki ve altındaki küçük canlılardı. İsteyen çocuklara plastik kaplar ve küçük kürekler veriliyor ve çocuklar da müzenin bahçesinde küçük kazılar yapıp bulduklarını bu kaplara dolduruyorlar. Sonra toplanan hazinenin ilginç kısımları daha küçük kaplara konularak mikroskop altında incelemeye alınıyor. Çocuklar bulgularla ilgili protokoller hazırlıyor ve gördükleri canlıların ne olduklarını tahmin etmeye çalışıyorlar.
Kullanılan mikroskopların biri kamera sistemiyle bilgisayara bağlıydı ve bu sayede bazı örneklerin fotoğrafını çekme imkanı bulduk. Müze çalışanları oldukça yardımcı oldular ve kendilerinden bazı ilginç şeyler de öğrendik. Örneğin karıncaların yaprak bitlerini korumak için uğur böceklerine saldırmaları, örümceklerin göz sayılarının farklı olabileceği ya da çok bacaklıların hangi gruba ait olduklarının kabaca nasıl anlaşıldığı gibi şeyler.
Serkan’la Ümit’in oldukça hoşuna giden bu sabah etkinliğini hediyelik reyonunda yaptığımız alışverişle sonlandırıp eve döndük. Çocuklar kendilerine birer kristal aldılar, ben de bir adet köpekbalığı dişi. Etikete göre 65 milyon yaşındaymış.
Aşağıda mikroskop ile çektiğimiz bazı fotoğraflar görülebilir. Kelebek fotoğrafları için müzenin sergilediği kelebek preparatlarını kullandım. Evet, bunları kullanmamıza da izin verdiler. Diğer örnekler müze bahçesinden ödünç aldığımız canlılara aitler.
Not: Şimdilik kendime mikroskop almak yerine bu müzenin hizmetlerinden faydalanmayı düşünüyorum. Leica marka mikroskoplar, fotoğrafları kaydetme imkanları ve kişi başı sadece 2€ olan giriş ücreti ile şu an daha ekonomik bir çözüm düşünemiyorum.