Geçen hafta sonu özel bir sergi nedeniyle Heidelberg müzesine gittim. Serginin konusu sanatta yabancı kültürlerdi.
Önce sürekli sergiyi dolaştım. Çoğunlukla şehirle ilgili eserler vardı. Ya sanatçılar bu bölgedendi, ya da Heidelberg manzaralı resimler filan. Ayrıca bir dönem burada yaşayan hanedan üyelerinin kendi portreleri ya da koleksiyonları da serginin önemli bir parçasıydı. Bunların dışında bir de İtalyan ressamların bazı eserleri vardı.
Resimlerden sonra en çok sayıda temsil edilen sanat ise porselendi. Frankenthal civarında üretilen porselenler renkler ve motifler açısından tablolardan hiç de geride kalmıyordu.
Sergiden bazı örnekleri instagram sayfama koydum.
https://www.instagram.com/p/DEZksjUiFRu/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
https://www.instagram.com/p/DEYIm4QiAhY/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
https://www.instagram.com/p/DEZvtIZiMGi/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
https://www.instagram.com/p/DEZx4M4i7H6/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
https://www.instagram.com/p/DEZq_6ri-on/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
https://www.instagram.com/p/DEVhE4cCqZi/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
İki saat kadar bu eserleri seyrettikten sonra özel sergi kısmına geldim. Beklediğimden küçük bir koleksiyondu. Dört ya da beş bölümden oluşuyordu. Birkaç fotoğraf, birkaç doğu kültürlerinden bahseden eski kitaplar. Eski dediysem tabii ki birkaç yüzyıllık eserler. Bu bölümde eserlerin çoğu yeni olduğundan fotoğraf çekmek yasaktı.
1500’lerde henüz yeni keşfedilmiş olan Amerika kıtası çoğunlukla dişi figürlerle temsil ediliyordu. Kaşifler ve fatihler ise erkeklerdi. Biraz daha sonra Afrika’dan gelen siyah köleler resimlerde dekor olarak yer almaya başladı. Osmanlı saray yaşamı, Türklerin giyimi ve meslekleri üzerine kitaplar yazıldı, resimler yapıldı. Yakın zamanlarda ise bazı sanatçılar yabancı kültürlerden ya da farklılıklardan faydalanılma şekillerini eleştiren eserler verdi. Bazıları da bu farklı kültürler üzerine çalışıp onları doğru bir şekilde tanıtmaya çalıştı.
Tam bu kadar büyük bir konu için bu kadar az örnek olur mu diye söylenirken üzerinde sergi yan odada devam ediyor yazan bir kapı gördüm. Sağa sola baktım ama bu kapıyı benden başka gören yok gibiydi. Tereddütle kapıyı açtım ve içinde bir beamer olan küçükçe bir odaya girdim. Kapıyı kapatmaya çalıştım ama kapanmıyordu. Heralde bu odaya giren ilk kişi bendim. Kapıyı aralık bırakıp ekranda oynayan filmi seyretmeye başladım.
Siyah bir balerin ayna karşısında dans ediyordu ve bu sırada aynadaki görüntüsünü takip ediyordu. Aynadaki görüntüsü beyaz bir balerindi ve biraz daha güzeldi. Siyah balerin hareketleri aynadaki görüntü gibi yapmaya çalışıyordu ama hep biraz geride kalıyordu. Beyaz balerin gibi olmak istiyordu ama olamıyordu. Kollarını açıp dönerek aynanın bir ucundan diğer ucuna adeta uçuyordu ama görüntü kendisinin aksine aynanın içinde kalıyordu. Buna rağmen gözü sadece aynadaki balerindeydi.
Arada kısa kısa kameranın açıları değişiyordu. Hatta dansı bazen beyaz balerinin arkasından gösteriyordu. O zaman da siyah balerin aynadaki görüntü oluyordu. Yaklaşık onbeş dakika bu çalışma devam etti. Aynanın bir bu tarafı, bir diğer tarafı. Aynanın bir solundan, bir sağından. Görüntüler asla aynanın dışına taşmıyordu. Hangi kadın gerçek, hangisi hayal bilmiyordum. Arada yorulup kısaca dinleniyorlardı ve sonra yine parmaklarının uçlarında bir o tarafa bir bu tarafa uçuyorlardı. Sonunda ikisi de çalışmalarını bitirdi. Bale ayakkabılarını çıkardılar, ellerine aldılar ve sahneyi terk ettiler.
Rahatsız bir oturakta onbeş dakika bu filmi seyretmek sırtımı çok yormuştu. Deli gibi ağrıyordu. Daha sonraki filmi beklemeden odadan çıktım. Kapıyı hızlıca çektim ve kapandı bu sefer.