Korona salgını başladığından beri kitap okumakta zorlanıyordum. Okuduğum Philip Dick hikayeleri bir miktar konsantrasyon gerektiriyordu ve bunu bir türlü beceremiyordum. Tabii ki çocukların da sürekli evde olması nedeniyle suçu gürültülü ortama atmak da mümkün ama bunun bir faydası olmaz. Bir iki gün önce verimsiz ısrarımdan vaz geçtim ve daha kısa olan bir çocuk kitabına başladım. Okuma sorunu da yavaş yavaş geçti gibi. Anlaşılan gerçekten de zorla güzellik olmuyor. Hele böyle kısa bir hayatta…
Fotoğraf çekmeye devam ediyorum ama o da anca hafta sonlarında. Turuncu süslüler sezonu kapatmak üzere ve hala ne bir erkek kelebeğin ne de yumurtalarının fotoğraflarını çekemedim. Olsun, bu yıl da böyle geçsin. Ormandaki sarımsak otu nüfusunun artışına bakılırsa belki de gelecek sene çok daha fazla turuncu süslü olacak. Aceleye gerek yok. Belki de fotoğraf makinemi işe giderken de yanımda taşırsam daha iyi olabilir. Çevrede güzel ağaçlar var, onların fotoğraflarını çekebilirim ve belki o fotoğrafları resimler için fikir olarak kullanabilirim. Tabii ki resim yapmayı beceremiyorum ama seviyorum.
Bu arada evet, salgına rağmen işe gidiyorum. Bilgi işlem grubumuz herkes için evden çalışma imkanı sağlayamadı. Ben de evden zaten çalışamayacağımı düşündüğümden şirkete gitmeye karar verdim. Ayrıca yaşadığım eyalette salgın o kadar yaygın değil. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü mü onu da bilmiyorum. Buna kafa yormak da istemiyorum.
İşler şu sıralar zaten çok yoğun. Salgın nedeniyle uluslararası fuar ertelendi. En azından fuar projeleri ertelendi derken şirket bünyesinde fuar yapmaya karar verdik ve aynı projeler bu sefer hiç hazır değilken karşımıza geldi. Bunun yanında şu an çalıştığım sürümde çok garip bir sorun çıktı ve bu sorun sadece bu sürümde mi var onu da henüz bilmiyorum. Benim açımdan bu Mayıs ayı hiç de damadın dediği gibi Nisan’dan çok daha iyi olmayacak. Şimdiden yorgunluk belirtileri göstermeye başladım. Yorgunluk dedim de aklıma geldi. En iyisi yatayım şimdi. Uykum da geldi.