Primatların gelişimi ile doğada yeni bir huzursuzluk başlamıştı. Özellikle ilk insanlarla bu durum hayvanlar arasında hissedilir hareketlenmelere dönüşmüştü. Eski hikayeleri bilenler dev canlıların bir zamanlar dünyada nasıl hüküm sürdüklerini, kendilerinin ise ne zor şartlarda hayatta kaldıklarını çocukların tüm itirazlarına rağmen her fırsatta anlatmaya başladılar. Bu hikayelerin daha sık anlatılması sonucu yaşlıların endişesi de yavaş yavaş çocuklara geçmeye başladı. Çocuklardaki bu değişiklik de dikkatten kaçacak boyutları aşınca artık bir sorunlar karşı karşıya olduklarını ve bunu ortaklaşa çözmeleri gerektiğini düşünen büyük bir grup ortaya çıktı ve genel bir toplantı yapmanın zamanının geldiğini ilan etti. En son toplantının üzerinden milyonlarca yıl geçmişti. Birçoğu ise böyle bir toplantıyı daha önce duymamışlardı.
Bu toplantı bir kısım tarafından inatla ikinci genel toplantı diye anılsa da yapılan ön oylama sonucunda tarihe birinci büyük toplantı adıyla geçti.
Birinci (ikinci) genel toplantı
Toplanan kalabalığın büyük çoğunluğu bu telaşa anlam veremiyordu. Kendilerine yaşlılar diyen azınlık ise gençleri bir kez daha anlayamıyordu. “Tabii, siz dinozorları görmediniz. Buradaki herkesin iki üç katı büyüklüğüne kadar her şeyi yiyorlardı. Kalanlar de zaten kendi türlerindendi.” diye bir giriş yaptılar. “Evet, sonra şansımıza gökten düşen dev bir dağ onları ortadan kaldırdı ama bu seferki tehlike daha farklı, daha ciddi. İnsan dediğimiz canlılar genelde çok büyük avlar peşinde değil ama bir bakıma daha acımasızlar. Zevk için bile avlıyorlar ve sadece kendi güçleriyle değil. Buldukları her şeyi kullanıyorlar. Çoğalmaya da başladılar. Her yerde yaşayabiliyorlar. Gelecek hiç parlak değil.” Tabii ki bu kadar dayanaksız ve karamsar söylemler henüz yeni yeni gelişmeye başlayan türler için bir anlam ifade etmiyordu. “Neden öyle olsun ki? Ya bizden biri o kadar güçlenirse? Belki de çok kolay bir şekilde denge kurulacak. Bu kadar çabuk karamsarlığa kapılmamak lazım. Dünya çok büyük, herkese rahat rahat yeter.”
Beş gün süren tartışmalar sonunda bazıları için kesin ama kayıtlara geçen haliyle olası bir tehlikeye karşı kademeli ve kapsamlı bir plan yapıldı. Bu plan çok büyük fedakarlıklar gerektiriyordu. Önce kurtlar insanlara yanaşacaktı. Bu beklenmeyen hamle ileride daha farklı casusların kabul edilmesine imkan verebilecekti. Kurtların insanların tarafında çalışması bütün hayvanlar için tehlike oluşturacaktı ama büyük resme baktıklarında bu fedakarlığı kabul ettiler. Daha sonra sıra kedilere gelecekti. Bu şekilde insanların arasına denge nifağı sokulacaktı. Daha başka hayvanlar da insanların hizmetine girecekti ama bir çoğu uzak durmalıydı. Şüphelenmemeleri gerekiyordu. Bunlar hayvanların nomalde kabul etmeyecekleri şeylerdi ama ya korkuları gerçekleşirse diye çok daha korkunç ayrıntıları da ele aldılar. Örneğin fareler insanların yapacağı her türlü deneye katlanmalıydı. Planın en önemli maddesi buydu. Kimse başlangıçta neden bunun hayati önem taşıdığını anlamamıştı ama goriller bunun kabul edilmesi için ellerinden geleni yapmışlardı.
Toplantı dağıldıktan sonra sıradan ölüm kalım savaşı günlerine ve gecelerine geri döndüler. Zamanı geldiğinde ilk kurtlar insanlara yaklaşmaya başladı. Bu yakınlaşma kurtlara kolayca yiyeceğe erişme şansı getirirken aynı zamanda insanların savunmasında çalışma görevi demekti. Başlangıçta zaten önceleri de anlaşmadıkları canlılarla kavga etmeleri, hatta onları öldürmeleri anlamına geliyordu ama asıl fedakarlık ileride belirginleşti. Kurtların şekilleri ve özellikleri de değişmeye başladı. Bu değişime daha alışamamışlardı ki sağlık sorunları da ortaya çıktı. Bunların daha başlangıç olduğunu bilmelerine rağmen plana sadık kaldılar.
Kısa süre sonra kediler de insanlara yaklaştı. Bu kafa karıştırıcı bir yakınlaşmaydı. İki taraf için de. Kediler kesinlikle bir işe yaramıyordu ama bir şekilde köpeklerin o zamana kadar kazandığı bütün hakları hemen elde etmişlerdi. Karşılığında insanlar keyifle tanışmış oldu. Bu tabii ki çalışan köpek sınıfında büyük huzursuzluklara yol açtı. O zamandan beri kedileri her gördüklerinde bu hoşnutsuzluklarını görsel ve sesli olarak belli ederler ama kediler buna da dayanmayı başardılar. Plan her şeyden önce geliyordu.
Değişik türlerle yakınlaşmalar böyle yaygın olmasa da devam etti. Köpeklerin bile fonksiyonları azalmaya başlamıştı. İnsanların işlerini yaptırmak için insan çalıştırmaları hayvanlar tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştı ve bu duruma karşı hazırlıklı değillerdi. Köpekler bu değişimi korkuyla takip ederken kedilerin umrunda değildi. Kedilerin tek sorunu insanların eğlence adı altında eve çok fazla sayıda canlı doldurmasıydı. Buna da dayanılmalıydı.
Makinelerin doğuşuyla hayvanlar için büyük problemler başladı. Doğal ortamlar ellerinden büyük bir hızla alınmaya başladı. Bunun yanında farelerin dininde anlatılan büyük felaket zamanı da gelmişti. Tavukların, balıkların, domuzların dinleri de buna benzer kehanetlerle doluydu ama bunların gerçekleşmesi sadece plana olan inançlarını kuvvetlendirmeye yaradı. İnsanlar hayvanları gerçekten de katletmeye başladı. Birçoğunu yemek için, bir kısmını da eğlence olarak. Fakat küçük bir kısmını büyük planları için kullanmayı seçtiler. Ölümsüz olmak, her şeyi anlamak için bunları en vahşice yöntemlerle kullandılar. Geri dönmeyeceğini bilerek uzaya göndermeden en basit ilaç deneylerine kadar her işte bir kobay kullanıldı. Bu deneylerin sonuçları insanları heyecanlandırmayı başarmıştı. Fareler verdikleri kayıplar sayesinde bir çok problemin çözümüne katkıda bulundu. Diş çürümelerini gideren, kaybedilen organları yeniden çıkarabilen ilaçlar bulundu. Kanserin bir sürü çeşidine karşı etkili yöntemler geliştirildi. Yaşlanmayı durduran ve zekayı geliştiren genetik değişiklikler keşfedildi. İnsanların önünde artık tanrı olmak için hiçbir engel kalmamıştı. Hayvanların gözünde uzun zamandır tanrıydılar ama kendi fantezilerine yeterli duruma gelme ümitleri yeni yeni canlanmaya başlamıştı.
Bu esnada insanların önüne beklenmedik iki engel çıktı. Birincisi yapay zeka dedikleri bir şeydi. Kendi yapabildikleri her şeyi çok daha hızlı yapabilecek bir sistemdi. Bunu kontrol etmekte zorlanıyorlardı. Yapay zeka ayrıca insanların daha önce yaptığı deney sonuçlarını çok daha iyi değerlendirdiğinden hayvanlara karşı da vahşet sergilemiyordu. İnsanların ürettiği ve daha sonra kendilerinin mükemmelleştirdiği makineler sayesinde ölüm gibi bir sorunları da yoktu. Bir bakıma insanların olmaya çalıştığı tanrılardılar. İkinci engel de anlaşılmaz bir şekilde insanların hala tanrı olamamalarıydı. Her türlü ilacı, yöntemi geliştirmelerine rağmen bunlar kendilerinde beklenen etkiyi göstermemişti, hatta bazı alanlarda büyük felaketlere yol açmıştı.
Güç dağılımında büyük değişikliklerin beklendiği bir döneme giriliyordu. Hayvanlar daha büyük bir tehlikenin yolda olduğunu hissedip, yükselen bu süper güce karşı ne yapabileceklerini konuşmak için bir toplantı yapmaya karar verdiler. İkinci büyük toplantı (bazi eski türlere göre üçüncü olarak da bilinir) için bütün canlı türleri temsilcileriyle haberleşildi. Toplantının bir sonraki ilk baharda insanlardan kısmen kurtulabilmiş büyükçe bir ormanda yapılmasına karar verildi.
Toplantı günü gelip çattığında ormandaki gergin bekleyiş hissediliyordu. Sabahtan beri bir kuş sesi bile duyulmamıştı. Hayvanlar alanda toplanmaya başlamıştı. Bazı küçük gruplar kendi aralarında durum değerlendirmesi yapmaya başlamışlardı. Bu sırada alana yaklaşan insanlar görüldü. Grup önce dağılır gibi oldu ama yaşlılar kaçmaya kalkanları durdurmayı başardı. Yeniden alana döndüklerine insanların da oldukça karamsar bir durumda olduklarını gördüler. Toplantı başlangıç saati geldiğinde yapay zekanın temsilcileri de ormana geldi. İnsanlar biraz rahatsız oldu, hayvanlar şaşırdı. Bu toplantı canlılar için diye tek tük itirazlar oldu ama yaşlılar hemen toplantıya geçilmesini istedi ve toplantı başladı. Fillerin temsilcisi söze “büyük plan sonunda bir canavar yarattık” diyerek başladı. Herkes bunu sessizce başlarıyla onayladı. Ardından yeni süper güce karşı bu büyük planda nasıl değişiklikler yapılması gerektiği tartışıldı. Toplantının büyük çoğunluğu insanların ve yapay zekanın temsilcilerinin birbirlerine sataşmasıyla geçse de sonunda eski plandan daha acı bir çözüm üzerinde anlaşıldı.
Bu esnada fareler bütün bunlardan habersiz hayatlarına devam etmekteydiler. Toplantıya çağırılmamışlardı.