Rüyamda küçük bir minibüsle bir yere gideceğiz. Küçük minibüs kısmını biraz açayım. Sol önde adet olduğu üzere şoför oturuyor. Şoförün sağında boş bir koltuk ama motor üstü kısmı yok. Şoförün arkasında sağda tek koltuk var, orada ben oturuyorum. Benim arkamda tek bir koltuk var, onda da liseden bir kız arkadaş oturuyor. Şoförün arkasındaki blok kapalı bir bölme. Trenlerdeki tuvaletler gibi. Arkadaşa nereye gitmek istediğini soruyorum, o da Kartal-Kazasker’e (Evet, ikisi ayrı yerler) gitmek istediğini söylüyor. Ben nereye gitmek istediğimi söylemiyorum. Şoför bir şey demeden minibüsü hareket ettiriyor. Bir süre gittikten sonra minibüsmetreye (sanırım yeni kanunla takılması mecbur artık) göz atıyorum. 177 ile başlayıp 3 basamak daha devam eden bir sayı görüyorum. Arkadaşa tekrar nereye gittiğimizi soruyorum. Sonra şoföre nereye gittiğimizi soruyorum. Şoför cevap veremiyor ama yola devam ediyor. Şoförün bu terbiyesizliğine kızıp “Burada iniyoruz diyorum”. Sanırım dediğimi yanlış anlıyorlar ki, arkadaş oturmaya devam ederken şoför de iniyor. O an olay çıkacağını anlıyorum. Şoför inerken koltuğun altına uzanıyor. Hah, levye geliyor şimdi diye düşünürken iki şoför daha çıkarıyor. Klonlar kenarda beklerken orijinal şoför bana doğru yaklaşıyor. Hayatımda kavga etmediğim, ya da ettiysem de hep dayak yediğimden, “şimdi sıçtık” diyorum. O sırada şoför elimi tutuyor. Ya belki de dansa kaldırıyordur diye iyimserliğimi kaybetmemeye çalışıyorum. Ne de olsa böyle şeyler rüyalarda sıklıkla olabiliyor. Sonra beni itiyor. Şoför kavgası düşündüğüm kadar da kötü değilmiş diye düşünüyorum. Tabii bu esnada rüyada olduğumuzdan şüphem kalmıyor artık. Adamı tuttuğum gibi yanımızdaki uçurumdan aşağı atıyorum. Sonra da ışın kılıcımı çekip klonların üzerine yürüyorum …
Tam bu sırada uyandım. Bu minibüs şoförlerinin rüyada bile bu kadar ahlaksızca hareket etmeleri anlaşılır değil. Bunu doğru bulmuyorum ve bence rüya gören her vatandaş buna dur demeli.