Ne olursa olsun müşteri memnuniyeti – Yalan rüzgarı

Proje yöneticilerinden sık sık duyduğum bir cümleden bahsedeceğim: “Ne olursa olsun progamı şu tarihte teslim edeceğiz!”

Dilbilgisi açısından olumlu bir durumdan bahseden bu cümle aslında kendi kendini yalanlayan bir çelişkidir. Şimdi bu cümleye nasıl geldiğimize bir bakalım, neden çelişki olduğu kendiliğinden belli olur.

Müşterinin bir makineye ihtiyacı vardır. Bu makineye de acilen ihtiyacı vardır. Ya bu pazara geç girdiği için diğer üreticilerin almaya yanaşmadığı projeleri kabul etmek zorunda kalan ya da bu projenin ne kadar karışık olduğunu anlayamayan satış elemanı da bu makineyi (henüz var olmayan) müşteriye satar. İmzalar atılır ve proje ancak o zaman önümüze gelir. İstenen şeylere kısaca göz atmak bunun söz verilen tarihte yetişmeyeceğini anlamaya yeter tabii ki. Diğer projeleri de (evet, aynı anda birden fazla proje yapmazsak ölürüz) göz önüne alarak biraz daha gerçekçi ama yine de yalan, yanlış bir plan teklif ederiz. Sonra projeden sorumlu yönetici kaybolur. Satış elemanı ve bilmediğimiz daha başka kişilerle toplantılar yapar ve döner. Bize diğer projelerin ertelendiği müjdesini verir. Artık önümüzde bir engel kalmamıştır. Yani tek engel projenin buna rağmen yetişmeyecek kadar karışık olmasıdır. Bunu da söyleriz ama oldukça iyi bir sokoban oyuncusu olduğuna inanan yöneticimiz şunu şöyle yaparız, bunu buraya kaydırırız filan der ve teslimat tarihine dokunmadan toplantıyı bitirir.

Projenin nasıl olsa yetişmeyeceğini bilmenin rahatlığıyla işimizin başına döneriz. Bu aşamada proje yöneticisine acımaya başlarız tabii. Eğer mantıklı biriyse (evet, mantıksızlarıyla da çalıştım) bu yaptığının mantıksız bir hareket olduğunu bilir. Yani projeyi yapacak elemanlarının hepsi bunun yetişmeyeceğini söylüyorsa ve yönetici bu projeyi o tarihte bitirmek istiyorsa yapacağı en akıllıca hareketlerden biri bu projeyi başka bir ekiple yapmaktır ama bunu da yapmadığına göre heralde kendisi de mantıksız bir durumda sıkışmıştır. Belki gidip müşteriye ya da patrona yalan söyleyecektir, belki de büyük bir kozmik felaketin gerçekleşmesi için dua edecektir.

Yukarıda işimizi rahatça yaparız dememe rağmen teslimat tarihi yaklaştıkça stres de artar, çünkü yöneticimiz “şu kadar zaman kaldı, nasıl gidiyor?” gibi gereksiz hatırlatmalarda bulunur. Bu hatırlatmalara karşı biz de projenin hala yetişmeyeceğini hatırlatırız. Bu noktada üst yönetimden bir toplantı talebi gelir. Toplantının amacı proje yükü en fazla olan elemanların yükünü azaltacak çözümler bulmaktır. Tabii ki günler sürecek bu toplantıya (bir kerede halledildiği ender görülür) proje yükü en çok olan elemanlar davetlidir. Bu toplantının sonucu da büyük ihtimalle şöyle bir şeydir: Yük altındaki eleman eğer diğer projeleri toplantıdan önce beş gün içinde bitirmesi gerekiyorduysa artık o projeler için sadece üç günü vardır. Böylece artan iki günü büyük proje için kullanabilir (Gülmeyin, bunlar gerçekten oluyor).

Zaman iyice tükenmek üzereyken karşılıklı sesler de yükselmeye başlar. Sıkışık durumdaki elemanlar  her işe yetişemeyeceklerini yüksek desibelle ifade ederler. O anda kutsal cümle duyulur: Ne olursa olsun programı o tarihte teslim edeceğiz!

Tecrübesiz biri ilk başta bu cümlenin devre arasında teknik diretörün soyunma odasında yenik durumdaki, hatta hezimet yaşamakta olan takım oyuncularına yaptığı bir isteklendirme konuşması olduğunu düşünebilir ama skorun iyiye doğru değiştiğini hiç görmedim. Bu cümle proje yöneticisinin projenin yetişmeyeceğini resmen kabul ettiğinin ifadesidir. Büyük ihtimalle bunu kendisi de uzun zamnadır biliyordur ama karşılıklı baskılar bu patlamayı getirmiştir. Cümlenin doğru kısımları var tabii ki. Evet, bir program teslim edeceğiz ama bu program asla müşterinin istediği program olmayacak. Ondan sonra da müşteriye söylenecek yalanların planlandığı toplantılara sıra gelecek. Her şey müşterinin memnuniyeti için.

Bir yanıt yazın