Benden bilgisayarla ilgili bir tavsiye istense düşünmeden “verilerinizi sürekli yedekleyin” derim. En azından veri kaybı olasılığına karşı bir plan yapmalarını söylerim. Bilgisayarınızı hiç bozulmayacakmış gibi kullanın ve ertesi gün bozulacakmış gibi verilerinizi yedekleyin.
Yirmi yıl kadar önceydi. Üniversitedeydim, 1990’ların ilk yarısıydı, kişisel bilgisayarların hayatımıza yeni girdiği, cep telefonlarının henüz piyasada olmadığı zamanlar. Bir hafta sonu Gölcük’e annemlere gitmeye karar verdim. Yanımda da masaüstü bilgisayarımı getirmeyi planlamıştım. Böylece hafta sonu projem üzerinde de çalışabilecektim. Babam da bilgisayarımı merak ediyordu. Çok meraklı, öğrenmeye aç biriydi ve bu yüzden hiç yabancı dil bilmemesine rağmen kendine nispeten basit bir bilgisayar da almıştı. Benim son model pentium bilmem kaç işlemcili bilgisayarımı da görmek için sabırsızlanıyordu.
Bilgisayarımla yaptığım yüz kilometre yolculuktan sonra eve vardım. Bilgisayarı kurdum ve babama biraz gösterip televizyon seyretmeye geçtim. Sonra da yaptığım yorucu yolculuk yüzünden erkenden yatmaya gittim. Tahminimce babam da bütün gece yalnız başına bilgisayarımla boğuşmuş olmalı.
Sabah bir ara annem odaya geldi ve beni uyandırmaya çalıştı. Proje kabusundan uyanır gibi olup bilgisayarın başına geçmem gerektiğini düşünürken annemle aramızda şöyle bir konuşma geçti.
Annem: Oğlum baban sabit sürücüyü silmiş.
Ben: Aman, bana ne? Kendi bilgisayarı işte. Birazdan zaten proje için kalkacağım, o zaman bakarım.
Annem: Senin sürücüyü silmiş ama.
Ben: O zaman projeyi yapmama gerek de kalmadı. Biraz daha uyuyayım bari.
Tabii ki bu kazanın suçlusu da ben olmuştum. Neden ona yardım etmemişim? Uyuyor olmam hafifletici sebep bile sayılmadı. Babam ben uyurken bilgsayarımda bildiği bütün komutları denemiş ve bu sırada işletim sisteminin “sürücüyü formatlamak istediğinizden emin misiniz?” sorusunu da dil sorunu yüzünden anlamayıp evet diye cevaplamış. O günden sonra ne zaman babama “Anlamadığın her soruya evet cevabını mı verirsin?” diye sorduğumda “Bana yardım etmediniz ki” cevabını verdi.
Bundan sonraki ilk ve son yedekleme kazam 2004 yılında şirkette program yazarken bilgisayarın ekran kartının küçük bir patlamayla son üç günlük işimi erişilemez hale getirmesiydi. Fazladan mesai ile o üç günü birkaç saat içinde yeniden yazdım ama ömrümden de yıllar gitti bu sırada.
Bu tavsiyenin en eğlenceli kısmı da tavsiyeyi alanın buna uymayacağını bilmem. Nedense insanlar böyle bir şeyin başlarına gelmeyeceğine inanıyor. Daha iki gün önce Max da o kadar uyarıma rağmen projedeki değişiklikleri sisteme aktarmadığı bir sırada sabit sürücüsünün pes etmesi sonucu bu dersi zor yoldan öğrendi. “Nasıl böyle bir şey olabilir ki?” diye söylenirken, Ralf her zamanki gibi “her yıl sabit sürücülerin yüzde hede hödösü kendiliğinden bozulmakta” şeklinde bilimsel açıklamasını yapmıştı bile. İnsanların pat diye düşüp öldüğü bir dünyada donanımın sonsuza kadar yaşayacağına inanmamak lazım. En azından ölüm nedeniniz beklenmedik bir anda bozulan donanım olmasın.