Söz konusu siyaset, savaş olunca her şey çok doğal oluyor. Siyasiler seçim kazanmak için bize rahat rahat söyleyebilirler. Muhalefet yetersiz, yanlış işler yapmasına rağmen sırf iktidar partisini yenmek için onu desteklememiz gerek. Savaşlar tarihimizin önemli parçalarıdır. Onlar olmasa biz olmazdık.
Doğallık konusunu çok iyi anladığımı sanmıyorum. Sözlükteki tanımlarla bir deneme yapayım.
- Doğada olan, doğada bulunan: Evet bunların hepsi doğada bulunmakta. Bunun yanında doğada çok daha fazlası var ama onlara karşı tamamen karşı olabiliyoruz, ya da kabullenmiyoruz.
- Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel: Doğaya uygun olamayacak bir şey bilmiyorum. Plastik gibi bir şey mi acaba? Bu tanım girişteki konuyla çok ilgili değil sanki.
- Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı: Bu da olmamalı, yukarıda dediklerimin hepsi insan yapımı.
- Yapmacık olmayan: Bu da değil.
- Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi: Bu biraz yakın gibi. Bunu not alayım.
- Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan: Yukarıdaki noktaların mantığa, olağan düzene uygun olduğunu sanmıyorum.
- Katıksız, saf: Bunun da alakalı değil gibi.
TDK bu kadar tanım vermiş. O zaman beş numaralı tanım üzerine düşüneyim biraz. Alışılmış, beklenildiği gibi olan şeyleri doğal karşılayabilirim gerçekten de ama bu şeylere alışmak zorunda mıyım? Sanırım alışmak için çaresizlik önemli bir kıstas olabilir. Örneğin ölümün doğallığı gibi. Ben de öleceğim ve buna karşı bir çözümüm yok. Belki de bunu engellemek için çok büyük bir motivasyonum da yok. Gerçekten de beklediğim, alıştığım bir şey. Ya savaş? Savaşa karşı da yapabilecek çok bir şeyim yok sanırım. Tarihte de birçok insan buna karşı bir şey yapamadı. Bir kısmı yapabildi ama. Savaştan kaçanlar oldu. Hatta savaşı önleyenler de oldu. Belki sadece geciktirdiler ya da başka bir şekilde sahnelenmesine yol açtılar ama engellenen savaşlar oldu. Siyaset soruları bu kadar bile kesin ya da çaresiz değil. Eğer iktidarın gitmesini istiyorsam muhalefetin bana göre hatalarını eleştirebilirim. O hatlar düzeltilirse daha iyi bir muhalefet olacaktır. Bunu istemiyor olamazlar. Ha, benim bahsettiğim şeyleri hata olarak görmüyor olabilirler. Bu bana yazılım dünyasını hatırlatıyor. Bir programda bir şey yapmaya çalışırız ve program bizim beklediğimiz gibi çalışmaz. Sonra o programa küfrederiz, şikayetler yazarız filan. Programcı da çıkar ve bu programın hatası değil, kullanıcı hatası der. Eminim bu durum kullanıcıya o kadar da doğal gelmez. Ben bir program kullanırken kafamda bir model vardır, programın da o modele göre çalıştığını varsayarım. Eğer uyumsuzluk varsa o programın yerini alabilecek başka programlar ararım. Eğer becerebileceğime inanırsam bu programı kendim yazmayı bile düşünebilirim. Siyaset işini de sanırım böyle düşünüyorum. Kafamda bir dünya, devlet modeli var. Beklentilerim var. Bu beklentiler karşılanmadığı zaman rahatsız oluyorum ve başka seçeneklere bakıyorum. Neden otomatikman kullanıcı hatası diye düşüneyim ki? Büyük ihtimalle kimse bu durumlarda kullanıcı hatası olduğunu düşünmez. Sadece yapacak bir şey olmadığına inanıp kabul edebilir. Olağanlaştırabilir. Önce kötünün iyisini seçiyoruz deriz, sonra bu işin normali bu noktasına geliyoruz. İyileşme arzumuz da bu esnada köreliyor sanırım. Neyse, bugünlük de bu kadar yeter. Gidip başka şeyler öğreneyim. Hem o sırada bu düşüncelerden de kaçabilirim biraz.