Günlük

Hafta sonu geldi, soğuklar bitti. Pencere kenarında biriken çiçeklerin bir kısmını bahçeye ektim. Benim için çiçek yetiştirme aşamasındaki en sıkıntılı safha. Neyi ne zaman nereye ekeceğimi bilmiyorum. Diğer taraftan çok da sorun değil. Artan tohumları da bahçeye saçarım yakında, bu yıl olmasa seneye çıkar bir şeyler.

Domatesleri de ektim. Çilek ve domatesten başka bir şey ekmiyorum artık. Çilekleri de ektiğim söylenemez. Kocaman bitki oldular. Nerede ekilmek istiyorlarsa oraya gidiyorlar. Bana da kabul etmekten başka bir şey kalmıyor.

Bahçıvanlıktan anladığım yok. Bahçede estetik anlayışım hiç yok. Bu yüzden Alman komşularla anlaşamıyorum. Bahçeye böcekler, yolunu kaybeden, barınak ya da yemek arayan hayvanlar geldikçe işimi doğru yaptığıma inanıyorum. Bu sırada da hangi yaban otunun yaşayıp hangisinin öleceğine karar veriyorum. Herhangi bir bahçıvanın iki saatte yapacağı işi yanlış aletlerle iki ayda yapıyorum.

Bu sabah domatesler için yer açarken ne yazık ki bir iki karınca yuvasını bozdum. İlk başta fark etmedim ama sonra toprak üzerinde minik minik bir sürü hareket görünce anladım. Panikle kendilerinden çok daha büyük pupaları güvenli bir yere taşımaya giriştiler. Buna benzer kazalar çok geliyor başıma, daha doğrusu bahçenin yerlilerinin başına. Genelde larvaları ya da pupaları rahatsız ediyorum ama onların üzerini örtünce sorunu hemen unutuyorlar. Karıncalar öyle değil. Koşuşturmalar başlayınca yapabileceğim pek bir şey olmuyor.

Bugün Citizen Kane filmine başladım. Bakalım onu kaç günde bitirebileceğim. Genelde film seyrederken ya bir işim çıkıyor, ya da uykum geliyor. Artık eskisi kadar enerjimin kalmadığını hissediyorum.

Bir yanıt yazın